• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
BİR KİTAP

Eğitim-Sen Şube Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Gül, velileri 'öğrencime dokunma' anketine destek vermeye çağırdı

 
ÇOCUKLARIN EĞİTİM 
HAKKI VE TERCİHLERİ
GASPEDİLİYOR..!




17 Mart 2018


Eğitim-Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Gül, öğrencilerin eğitim hakkı ve tercihlerinin gaspedildiğine dikkat çekerken, tüm velileri 'öğrencime dokunma' kampanyasına destek vermeye davet etti.

Eğitim-Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Mustafa Gül, TEOG kaldırılırken kamuoyunu ikna etmek için sunulan gerekçelerin geçerliliğini yitirdiğini söyledi.

Eğitim-Sen Şube yönetimi tarafından yeni ortaöğretime geçiş sistemi hakkında basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıda konuşan Şube Başkanı Gül, "Her öğrencinin istediği okul türünde ve istediği okulda eğitim alması temel bir insan hakkı iken bugün yaşananlar gençlerin geleceklerinin ve hayallerinin ellerinden alınmasından başka bir anlam taşımamaktadır. MEB yetkileri çocukların üstün çıkarları yerine başka bir amacı gerçekleştirmek için kullanmaktadır. Çocuklarımızın hayallerinin ve geleceklerinin ellerinden alınmaması için mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz" dedi. Mustafa Gül, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

 


 YENİ ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ
SİSTEMİ VE GERÇEKLER!

"5 Kasım 2017 tarihinde TEOG sistemi yerine öğrencilerin ortaöğretime nasıl geçeceğini açıklayan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz var olan sistemin (TEOG) neden değiştirildiği sorusuna yanıt verirken, bazı konulara dikkat çekmişti. Ancak açıklamanın yapıldığı günden bugüne geçen süre içerisinde, TEOG kaldırılırken kamuoyunu ikna etmek için sunulan gerekçeler geçerliliğini yitirdi.

Nelerdi bu gerekçeler:
1. TEOG öğrencileri okul dışı kaynaklara (dershane, özel ders, etüt vb.) yönlendiriyor.

2. Özel okullar kendi öğrencilerine fazla not verdiği için, devlet okulunda okuyan öğrencilere göre bu okulların öğrencileri avantaj sağlıyor.

3. Öğrenciler sınavlara hazırlanmak için devamsızlık yapıyor.

4. Öğrenciler sınav baskısından kaynaklı çocukluk ve gençliklerini yaşayamıyor.

Sunulan bu gerekçelerden sonra Milli Eğitim Bakanı sanki bir müjdeyi veriyor ve yıllardan bu yana çözülemeyen bir sorunu çözüyor iddiası ile TEOG sisteminin ve sınavın kaldırıldığını duyurdu. Hemen ardından da isteyen az sayıdaki öğrenci için ise yine az sayıda nitelikli(!) okulun sınavla öğrenci alacağını ancak bu okulların toplam sayısının ise 600 civarında olacağını duyurdu.

Bu okulların isimlerinin ise Mayıs ayında açıklanacağını ekledi. Sınavla yerleşemeyen veya sınava girmeyen öğrencilerin ise adreslerine en yakın, tercih ettikleri okula yerleştirileceğini ifade eden Milli Eğitim Bakanı birkaç kez hiçbir öğrencinin istemediği okula yerleşmeyeceğini vurguladı.
Her öğrencinin istediği 5 okulu tercih edeceğini ve adresine yakın olana yerleşeceğini söyleyerek kaygılı velileri ve öğrencileri ikna etmeye çalışan Bakan kamuoyunun bu konuda oluşan sorularını yanıtlamaya çalıştı.
Gelinen aşamada Milli Eğitim Bakanı’nın ne sunduğu gerekçelerde ifade edilen sorunlar çözülebilmiş ne de velilerin kaygıları giderilebilmiş değildir.
Aksine Milli Eğitim Bakanının belirttiği hususlarında zaman içerisinde aslında ifade edilen gibi olmadığı MEB Müsteşarı başta olmak üzere MEB yetkilileri konu ile ilgili açıklama yaptıkça ortaya çıkmıştır.
Milli Eğitim Bakanlığı % 10’luk bir öğrenci kesiminin sınavla öğrenci alan okullara yerleşmesini planlarken bu oranın nasıl belirlendiğini ve neden % 10 ile sınırlandığını açıklamak durumundadır.
Öğrencilerin sınavla alan okullara ne kadarının yerleşeceğini öğrenci ve velilerin tercihine bırakmayarak üst sınırı belirleyen MEB temel bir hakkı, eğitim hakkını engellemektedir.

 


NEDEN SADECE BAZI OKULLAR
SINAVLA ÖĞRENCİ ALIYOR?

Sınavla öğrenci alan okulların, 14 Şubat 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle “fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, proje uygulayan eğitim kurumları ile mesleki ve teknik Anadolu liselerinin Anadolu teknik programları” olarak belirlenmesi ile beraber tartışma kaçınılmaz olarak boyut değiştirmiştir. Proje okullarının kuruluşunu düzenleyen madde ve bu okullara öğretmen atanması ile ilgili madde beraber düşünüldüğünde proje okullarında çalışacak öğretmenlerin ancak siyasi iktidarın onayı ile bu okullara atanabileceği görülmektedir.

Kaldı ki 1 Eylül 2016 Yönetmeliği ve bu yönetmeliğe bağlı olarak çıkarılan 19 Eylül 2016 tarihli genelgenin uygulanması sonucunda proje okullarına atamaların nasıl yapıldığı ve kimlerin atandığı kamuoyunda çokça tartışılmıştı. MEB liselere öğrenci yerleştirme sisteminde yaptığı değişiklikle 2018-2019 öğretim yılında sadece % 10’luk bir öğrenci kesimini sınavla öğrenci kabul eden okullara yerleştirecek ve akademik başarısı yüksek olarak kabul edilen bu öğrenciler ise yukarıda ifade edilen gerekçelerden dolayı, sadece iktidar tarafından onay verilen “makbul öğretmenlerle“ öğrenimlerine devam edecekler.

Proje okulu uygulaması sonucu yapılan öğretmen atamaları veri olarak kabul edilirse eğer, zorlu bir sınav sonucunda %10’luk dilime girmeyi başaran öğrenciler öğrenim görecekleri dört yıllık lise yaşantısını da siyasi iktidarın belirlediği öğretmenlerle yapacaklar ki bu durumun tartışılması zorunludur.

MEB sınavla öğrenci alacak okulların isimlerini belirlerken bu hedefi gözetmiş ve baştan kendi politikalarına onay vermeyen öğretmenlerin akademik eğitim alacak öğrencilerle buluşmasını engellemeyi hedeflemiştir. Öğretmenin okul yaşantısında sahip olduğu işlev; öğretmenin öğrenciler üzerindeki etkisi ve örtük müfredat uygulamaları beraber değerlendirildiğinde, siyasi iktidar yeni imam hatipler açmak yerine tüm okulların aynı amaca hizmet edecek şekilde yapılandırılmasının adımlarını attığını yaptığı her değişiklikte ve yaptığı yeni uygulamada ortaya koymaktadır.

Bazı okulların sınavla öğrenci alacak olması ve bunların Milli Eğitim Bakanı tarafından “nitelikli okullar” olarak adlandırılması, doğal olarak bu kategori içerisinde yer almayan okulların niteliksiz, sıradan ve işlevsiz olarak algılanmasına neden olmaktadır. Bu bakış açısını belirleyen anlayış ise “okulun işlevinin bir üst eğitim kurumuna öğrenci hazırlamak” olarak kavrayan anlayıştır. Bu anlayış okulun öğrencilerin kişilikleri, sosyalleşmeleri, geliştirdikleri insan ilişkileri, yeteneklerini keşfederek geliştirmeleri gibi temel işlevlerini ıskalamaktadır.
MEB Yönetiminde de hakim olan bu anlayış için okul, öğrenci ve öğretmen sadece sayılardan ibaret ve sadece matematiksel işlemlerle eğitimin sorunları çözülebilir. Bu yaklaşımın terk edilerek, eğitim ile ilgili sorunların gerçek nedenlerine yönelmek gerekmektedir.

Soru 1: Neden sadece bazı okullar sınavla öğrenci alacak?

Soru 2: Proje okullarının öğretmenlerinin belirlenmesinde siyasi iktidarın belirleyiciliği ortadan kaldırılacak mı?

Soru 3: Proje okullarının belirlenmesinde kamuoyu bilgilendirilecek mi?

 

YENİ SİSTEM ÖZEL OKUL
SAYISINI ARTIRIR MI?

Liseye geçiş sisteminde yaşanan belirsizlik ve uygulanma usullerinin az da olsa ortaya çıkması 8. sınıf öğrencileri ve velilerinin kaygılarını her geçen gün artırmaktadır. Öncelikle özel okulların bu kaygı ortamından zarar gördüğünü veya olumsuz etkilendiğini ifade etmenin güç olduğunu belirtmek gerekir.

5 Kasım 2017 tarihinde uygulanacak yeni sistemin kamuoyu ile paylaşılmasının ardından Özel Okullar Birliği 9 Kasım 2017 tarihinde yapmış olduğu toplantı ve ardından da 14 Kasım 2017 tarihinde MEB ile yaptıkları görüşmenin ardından bir mutabakat oluştuğunu ve özel okullarında MEB tarafından Haziran ayında yapılacak merkezi sınav sonuçlarına göre öğrenci alacağı bilgisini kamuoyu ile paylaştılar.
Özel okullar yeni sistemin açıklanması ile beraber aslında bu uygulamaya destek verebileceklerini açıklamışlardı.

Özel okulların üç konuda taleplerinin olduğu basına yansımıştı: soru sayısının artırılması; soruların sadece 8. sınıf konularından oluşması ve üç yanlış sorunun bir doğru yanıtı sıfırlaması.

MEB tarafından her üç konuda da olumlu yanıt verilmesi özel okulların yeni sisteme desteğini artırdı.
Bu değişikliklerle sınavın zorluk derecesini yükselteceği ve yapılacak sıralamanın çok daha hassas hale geleceğinin altını çizmek gerekmektedir. Sistemde yaşanan belirsizliklerin ve sadece % 10’luk bir kesimin sınavla yerleşecek olması velilerin özel okullara yönelimini artıracak ve bu durum eğitimin kamusal bir hizmet olma özelliğini zayıflatacaktır.

Soru 1: Özel okullar neden devlet okullarından önce tercih ve kayıt işlerini tamamlamaktadır?
Soru 2: Sınavla öğrenci alacak olan okulların sınırlandırılması özel okullara yönelimi artıracak mıdır?

 



ÖĞRENCİLER ADRESLERİNE
GÖRE Mİ YERLEŞMELİ?

Öncelikle sorunun yanıtını vermek gerekiyor. Öğrenciler kendi istedikleri okulda ve istediği türde eğitim alma hakkına sahiptir. Yapılan kimi düzenlemelerle bu hakkın kullanımını engellemek veya sınırlandırmak kabul edilebilir bir durum değildir. Kentlerin semtlerinin ekonomik gelir durumuna gör farklılaştığı ve yoksullarla varlıklılar arasında bulunan uçurumun her geçen gün derinleştiği bir dönemde ve coğrafyada sanki okullar bu farklılaşmadan etkilenmiyor gibi düzenlemeler yapmak gerçekçi bir durum değildir.

Üstelik velilerin eğitim ve gelir düzeyi ile öğrencilerinin okuduğu okulla ilişkilenme arasında ciddi bir bağ varken okulların koşullarının ve olanaklarının eşitliğinden söz etmek mümkün değildir.
Bu nedenlerle öğrencilerin adresleri esas alınarak belirlenen “Orta Öğretim Kayıt Alanları” içerisindeki okullardan tercih yapmak zorunda bırakılması yoksul semtlerde yaşayan öğrencilerin o semtlere sıkıştırılması ve yoksulluğun bir kader gibi sürdürülmesi anlamına gelmektedir.

Yoksullarla varlıklılar arasında iletişimin tamamen kesildiği ve her öğrencinin ait olduğu “sınıfın” okuluna gitmesinin yaratacağı çok ciddi sosyal sorunlar ve öğrencilerin gelecek öğrenim yaşantısına olumsuz etkileri olacaktır.

 

ORTAÖĞRETİM KAYIT ALANI
UYGULANABİLİR Mİ?

2018-2019 Öğretim yılından itibaren uygulanmaya başlanacak yeni ortaöğretime geçiş sisteminde öğrencilerin sınavla yerleşemeyecek % 90‘lık kesimi Ortaöğretim Kayıt Alanına göre yerleşecek. Sistem, oluşturulacak eğitim bölgesinde bulunan 9 okuldan 5 tercih yapan öğrencinin tercih ettiği okullardan birine yerleşmesini öngörüyor.
9 okulun ise üç ayrı okul türünden(Anadolu Lisesi, İmam Hatip Lisesi, Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) üçer tane olarak oluşması planlanıyor.
Bunun olması içinse önkoşul okul türlerinin sayısal eşitliği ve dengeli coğrafi dağılımıdır. Ancak okul sayıları bu durumun imkansızlığını ortaya koymaktadır.

 


NEDEN 9 OKUL?

 Herhangi bir MEB yetkilisinin bugüne kadar kamuoyuna sınavsız yerleşecek öğrencilerin neden 9 okul içerisinden tercih yapmak zorunda olduğuna dair tatmin edici bir açıklama yapmadığını belirtmek gerekir.

Soruları sıralayalım:

1.Neden 9 okul?

2.Neden 3 Anadolu lisesi, üç imam hatip lisesi, üç mesleki teknik Anadolu lisesi?

3.Veliler neden zorunlu olarak 5 okul tercih etmek zorunda?

4.”Ortaöğretim Kayıt Alanı” olarak alanların belirlenmesinde hangi ölçüler kullanılmaktadır?

MEB tarafından 14 Şubat tarihinde yayınlanan yönetmelik genel olarak öğrencilerin 2018-2019 Öğretim Yılından itibaren ortaöğretim kurumlarına yerleşmenin esaslarını belirlemiş olsa da pek çok konu henüz netleşmiş değil.

Öncelikle 9 okulun eşit sayıda okul türünden oluşmasının fiziki koşullarının olmadığını belirtmek gerekir. Farklı okul türlerinin sayısı ve coğrafi dağılımı dikkate alındığında bu yerleştirme sisteminin bu şekliyle uygulanmasının mümkün olmadığı görülecektir.

İkinci olarak belirlenecek 9 okuldan 5 tercih yapmaya zorlanmak esasında “tercih” yapmanın mantığına aykırıdır. Normal koşullarda tercih yapılırken en fazla kaç okulun seçilebileceğinin belirtilmesi ve hangi okul türünden kaç okulun seçileceği tercihinin üst sınırı aşmamak koşuluyla öğrenci velisine bırakılması gerekmektedir.

9 okulun üç Anadolu lisesi, üç imam Hatip lisesi ve üç mesleki ve teknik Anadolu lisesi şeklinde dağılacağı dikkate alındığında, 5 tercih yapma zorunluluğunun aslında öğrencileri gitmek istemedikleri okul türlerine zorladığı anlaşılmaktadır.
Anadolu Lisesinde eğitim almak isteyen bir öğrenci, ilk üç tercihine Anadolu lisesi yazsa dahi tercihinin geçerli olması için 4. ve 5. Tercihlerine gitmek istediği türlerden okul yazmadığı sürece tercih işlemi sonuçlanmayacak.

Bu durum, açık şekilde görülmektedir ki, öğrenciler kontenjanları boş kalan okullara yönetmelik marifetiyle yönlendirilmektedir.

5 Kasım 2017 tarihinde Milli Eğitim Bakanı tarafından altı kalınca çizilerek ifade edilen” Hiçbir öğrenci istemediği okula gitmeyecek.” İfadesi de doğal olarak geçerliliğini yitirmektedir.

Bu durumun daha iyi anlaşılabilmesi için 14 Şubat tarihli Resmi Gazetede yayınlan Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan değişiklikler incelendiğinde; açık olarak algılanan, düzenlemenin belirleyici motivasyonu kontenjanları doldurmak ve sınavsız öğrenci alan okul türlerine öğrencilerin sayısal olarak dengeli dağıtılmaktır. Çelişkinin ve gerilimin oluştuğu nokta da tam olarak burasıdır.

Bir tarafta öğrenciler, hayalleri, ilgileri, yetenekleri ve istekleri bulunmaktadır. Diğer tarafta da bunları dikkate almadan öğrencilerin hangi okullara gitmesi gerektiğini belirleyerek, kamu yönetimi yetkisini kendi hedefine ulaşmak için kullanan bir Bakanlık.
Milli Eğitim Bakanlığına bazı soruların sorulması zorunlu hale gelmiştir:

Okulların coğrafi bütünlüğü ve öğrencilerin mezun olacakları ortaokullar düşünüldüğünde, lise tür ve sayılarının eşitsizliğinden kaynaklı çemberlerin oluşturulması mümkün görünmemektedir.
MEB bu çemberleri nasıl planlayacaktır?

Var olan okul sayı ve türleri dikkate alındığında, her çemberde üç okul türünden (Anadolu, Mesleki ve Teknik, İmam Hatip ) birer tane bulunacaksa, bu durum bazı okulların İmam Hatip Lisesine dönüşmesine neden olacak mıdır?

Orta Öğretim Kurumları Yönetmeliğinde Orta Öğretim Kayıt alanı içerisinde kaç okul olacağına dair bir belirleme yapılmamasına rağmen MEB yönetiminin içerisinde dokuz okul bulunan üçlü çember sistemi uygulanacağını ifade etmektedirler.

Üçlü çember sistemi kim tarafından ve hangi yasal dayanakla üretilmiştir?
Bir ilçe sınırları içerisinde bulunan bir okul başka bir ilçe sınırı içerisinde bulunan bir okulla aynı 9 okulluk çember içerisinde bulunabilir mi?

Bir ilçe sınırları içerisinde toplam dokuz okul yoksa söz konusu ilçe başka ilçelerle beraber mi “Orta Öğretim Kayıt Alanı” oluşturacak?

Öğrencilerin istemedikleri okul türlerine yerleşmesinin önünü açacak bu sistemin asıl hedefi nedir?

TEOG kaldırılırken ortaya konulan gerekçelerden her hangi biri ortadan kalmış mıdır? 8.Öğrencilerin neden beş tercih yapmak zorundalar? Öğrenciler neden bir, iki veya üç tercih yapamamaktadır?

Toplam dokuz okulun üçü Anadolu LİSESİ, üçü Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ve üç tanesi de İmam Hatip Lisesi olacaksa ve öğrenciler bu dokuz okuldan beş tanesini seçmek zorundaysa bu durumda öğrenciler istemediği okula zorlanmış olmuyor mu?

MEB öğrencilerin istemediği okula gitmemesi konusunda samimiyse 5 tercih zorunluluğunu kaldırmayı düşünmekte midir?

MEB okullaşma politikasını nasıl belirlemektedir? En büyük sınav kaosu haline gelen ortaöğretime geçiş sınavı ile ilgili (16 Mart 2018-1 Haziran 2018 tarihleri arasında)

 




'ÖĞRENCİME DOKUNMA' 
ANKET ÇALIŞMASI 

'ÖĞRENCİME DOKUNMA!' kampanyamızı 16 Mart 2018 itibariyle Eğitim Sen Genel Merkezi basın açıklaması yaparak başlattı. Tüm illerde bu tarihten itibaren basına ve kamuoyuna açık basın açıklamaları/basın toplantıları şeklinde kamuoyunu bilgilendirici çalışmalar yürütülecektir.

Bu kapsamda bizler de Çorum Şube olarak ilk bilgilendirme toplantımızı bugün burada siz basın mensupları aracılığıyla gerçekleştiriyoruz. İlçelerde, işyerlerinde, veli toplantılarında hazırladığımız sunumlar gerçekleştirilecek tüm velilerimiz bu kampanyaya katılmaya çağrılacaktır.

Bu kampanya çerçevesinde özellikle velilerimize yönelik http://egitimsen.org.tr/ adresimizdeki anket çalışmasını başlatmış bulunmaktayız.

Tüm velilerimizin ankete katılarak düşüncelerini belirtmelerinin istiyoruz.
Anketin sonuçlarını kamuoyu ile yine paylaşacağız. Bu kampanyanın bir diğer ayağı da velilerin ‘’çocuğunun eğitim hakkının ve eğitim tercihinin ihlal edildiği’’ gerekçesiyle dava açılmasıdır.

İlk örnek dava önümüzdeki günlerde Eğitim Sen Genel Merkezi tarafından açılacak ve dava dilekçesi web sayfasında paylaşılacaktır.

İsteyen velilerimiz bu dilekçelerle davalarını açabileceklerdir.

Her öğrencinin istediği okul türünde ve istediği okulda eğitim alması temel bir insan hakkı iken bugün yaşananlar gençlerin geleceklerinin ve hayallerinin ellerinden alınmasından başka bir anlam taşımamaktadır.
MEB yetkileri çocukların üstün çıkarları yerine başka bir amacı gerçekleştirmek için kullanmaktadır.

Çocuklarımızın hayallerinin ve geleceklerinin ellerinden alınmaması için mücadele edeceğimizi bir kez daha belirtmek isteriz.’ /BSGMEDYA.NET




NOT: 
Velilerin, 16 Mart 2018 tarihinde başlatılan 

anket çalışmasına http://egitimsen.org.tr/ 
adresinden ulaşabilecekleri açıklandı.



614 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI