Eğitim İş Çorum Şube Başkanı İlhan Yaşar, Performans Değerlendirme Sistemi’ne ilişkin açıklamalarda bulundu
İlhan Yaşar, ‘Eğitimi kamusal bir insan hakkı gibi görmekten ziyade devletin sırtında bir yük olarak görüp özelleştirme ticarileştirme ve taşeronlaştırma gibi yanlış eğitim politikaları ile eğitimi içinden çıkılamaz sorunlar yumağına çeviren MEB, düşen eğitimin kalitesinin sorumluluğunu ve sonuçta ortaya çıkan başarısızlığı öğretmenlerin üzerine yıkmaya çalışmaktadır.’dedi. Performans Değerlendirme Sistemi’ne ilişkin açıklamalarda bulunan İlhan Yaşar, görüşlerini şöyle südürdü: ‘Öğretmenleri ALO 147, BİMER, CİMER gibi uygulamalarla veli ve öğrencilerle karşı karşıya getirerek, sürekli baskı altında tutmaya çalışan MEB, son olarak 9 Haziran 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi ”hedefleri arasında eğitim de performans değerlendirme uygulamasına yer vermiştir. 12 ilde pilot uygulaması tamamlanan öğretmen performans sistemi için bir yönetmelik taslağı yayınlanmış, yakın zamanda da yürürlüğe gireceği ifade edilmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından öğretmenlerin mesleki yeterliliklerini arttırmak için uygulanacağı iddia edilen anlayış katılımcılık, kendini ifade etme, birlikte karar verme ve kalite gibi insanların kulağına hoş gelen kavramlarla reklam edilmektedir. Yönetmelik taslağına göre öğretmenlerin performansı için yapılacak değerlendirmede ortaya çıkacak olan performans notu okul müdürü, zümre öğretmenleri, zümre dışı öğretmenler, veliler, öğrenciler ve öğretmenin öz değerlendirmesi sonucunda elde edilecektir. 4 yılda bir yapılacak sınav notu da o yıl değerlendirmeye eklenecektir. Oysaki performans sistemi söylenenin aksine bir ölçme ve değerlendirme yöntemi değil çalışma yaşamının genetiğini değiştirmeye yönelik bir girişimdir. Performans değerlendirme sistemini anlayabilmek için 90’lı yılarda uluslar arası finans örgütleriyle yapılan eğitiminde içinde olduğu sosyal güvenlik, sağlık, elektrik, posta ve telefon gibi hizmet sektörlerinde kamu hizmetlerinin serbestleştirilmesi (ticarileştirilmesi/özelleştirilmesi) anlaşmasını ve özelleştirilen kurumlarda çalışma ilişkileri düzenleyen Toplam Kalite Yönetimi (TKY) hatırlandığında bu uygulamanın en önemli unsurlarından birisinin de performans değerlendirme olduğu görülecektir. PERFORMANS SİSİTEMİ NEDİR? Çalışanların iş güvencesini ve ücretini korumak adına çalışma arkadaşlarıyla rekabet etmesini meşrulaştıran, çalışma arkadaşını kendi iş güvenliği için rakip ve hatta potansiyel tehlike olarak algılamasını isteyen, eğitimi bir insanı hakkı olmaktan çıkarıp alabilenler için alınıp satılabilen bir pazar ürününe dönüştürmek isteyen, güvencesiz-esnek çalışmayı genel kural haline getirmeyi hedefleyen özünde ise kapitalizmin kendi krizinden çıkması için gördüğü kapının anahtarı diye tarif edilebilir. Bu felsefe ile okul/işyeri, öğretmen/tezgâhtar(tedarikçi), öğrenci/müşteri olarak ifadelendirilmektedir.
PERFORMANS PUANI NE İŞE YARAYACAK? Şu halde yönetmelik taslağında yer alan haliyle bireyin performansı ise de bu sürecin bir üst aşaması kurum performans puanı olarak karşımıza çıkacaktır. Performans puanları çalışanın iş güvenliği ve alacağı ücretin belirleyicisi olacaktır. Aynı kurumda çalışan eğitimciler kendi iş güvencesinin devamı ve ücretinin korunmasında arkadaşlarını rakip hatta tehdit olarak algılayacaklardır. Bu kurumlarda çalışanların dünya görüşleri, inançları, etnik kökenleri, aynı sendikada örgütlenmiş olmaları ve hatta hepsinin birbiri ile akrabalık ilişkisi içinde olması dahi performans değerlendirme sisteminin sonuçlarından olan bu rekabeti önleyemeyecektir. Farklı kurumların çalışanları da birbirini rakip olarak göreceklerdir. Bu sistemin işleyiş ve amaçları arasında bulunan ve oluşturulmak istenen kurum kültürüyle birlikte kişiler mensubu olduğu ulusal kültürlerinden ziyade kurum aidiyetiyle hareket edeceğinden eğitimin yerelleştirilmesine, ulusal bütünlüğün zedelenmesine de yol açacaktır. Yapılmak istenen bu değişiklik basit bir mevzuat değişikliği değildir. Bir bütün olan çalışma ve toplumsal yaşamın değiştirilmesidir. Bu uygulamalar azalan sınıfsal dayanışma sonucunda çalışanların tek dayanağı olan sınıf ve kitle sendikacılığını “ücret sendikacılığı” na dönüşürken, işveren sendikacılardan rekabet ve verimlilik üzerine “büyüme sendikacılığı” bekleyecektir. Bu uygulamaya bağlı olarak iş kolu kavramı ortadan kalkacak, iş kolu sendikacılığının yerini kurum performansını gözeten “iş yeri sendikacılığı” alacaktır. Bu ise sendikaları hak arama örgütü olmaktan çıkaracaktır. Tek başına Performans Değerlendirme Yönetmeliği Taslağı’nın üzerinden esas hedefi ve felsefesini anlamadan yapılacak eleştiri ve itirazlar bizleri doğru bir sonuca götürmeyecektir. Performans sistemi ve buna bağlı değişiklikleri anlayabilmek için bu felsefenin etkisiyle yapılan bütün özelleştirmelerin ve buralardaki uygulamaların iyi analiz edilmesi gerekir. (TELEKOM, TEKEL, TEDAŞ vb.) Özel sektörün işten çıkarmalarda hukuki belge olarak kullanmaya devam ettiği performans sisteminin ileriye dönük olarak iş güvencemizi de tehdit edeceğini göz ardı edemeyiz. Öğretmenlik mesleği; öğretmen yetiştirmedeki eksiklikler, atanma sorunları, çalışma koşulları, iş güvencesi açısından yaşanan kaygılar, yetersiz maaşlar nedeniyle giderek değersizleştirilmektedir. Öğretmenlik mesleğini daha da değersiz hale getirecek, iş güvencemizi tehlikeye düşürecek, bizlerin birlikte yardımlaşarak çalışmamızı sonlandırarak, birbirimizi rakip görmemizi sağlayarak aynı masada dostça oturmamızı engelleyecek olan eğitimde performans değerlendirme uygulamasına karşı tüm eğitim çalışanlarını ve örgütlerini koşulsuz olarak birlikte mücadeleye çağırıyoruz.’ /BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |