Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’na Ensar Vakfı Afyonkarahisar Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ın atanmasına tepkiler sürüyor.
29 Nisan 2020 Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanlığı’na Ensar Vakfı'nın Afyonkarahisar Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ın atanmasına tepkiler sürüyor. Atatürkçü Düşünce Derneği de Türk Tarih Kurumu Başkanlığı’na Milli Mücadele karşıtı İskilipli Atıf Hoca'yı öven Ensar Vakfı'nın Afyonkarahisar Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ınatanmasına sert tepki gösterdi. Atatürkçü Düşünce Derneği Çorum Şube Başkanı Uğur Demirer, yaptığı açıklamada; Atatürk’ten miras olan TTK’nın sahip olduğu büyük birikimin gözümüzün önünde adeta talan ve yok edildiğini dile getirdi. ‘Türk Tarih Kurumu’na yapılan atamayı Atatürk’ün mirasına ihanet olarak nitelendiren ADD Çorum Şube Başkanı Uğur Demirer, ‘TTK’ya son darbe, toplum vicdanında şaibeli bir kurum olan Ensar Vakfı’nın yöneticisi olan Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ın Cumhurbaşkanı tarafından başkanlığa atanmasıyla vurulmuştur.’ ifadesinde bulundu.
‘Yapılan bu atama ile çok saygın bir Cumhuriyet Kurumu olan, Atatürk’ün mirasının TDK ile birlikte bıraktığı TTK’nın nereden nereye getirildiğini, yaşanan olumsuz süreci, bu gelişmelerin nedenlerini ve amacını gelecek kuşaklar da bilsin diye tarihe not düşüyoruz.’ diyen ADD Çorum Şube Başkanı Uğur Demirer, açıklamasında şunları söyledi: ‘Türkiye, Milli Mücadele’nin başarıyla sonuçlanmasından hemen sonra gerçekleşen değişim hamleleriyle kısa sürede her açıdan çehre değiştirmiş ve eski düzen ortadan kaldırılmıştır. Atatürk Cumhuriyet ilan edilir edilmez, milli kültür ve milli kimlik üzerinde durarak, milli bilincin oluşması amacıyla önemli adımlar atmıştır. TTK ve TDK gibi iki önemli cemiyet kurularak, ortak plan ve proje kapsamında çalışmaları sağlanmıştır. 28 Nisan 1930 tarihinde Türk Ocakları'nın VI. Kurultayı'nın son oturumunda Gazi Mustafa Kemal’in direktifi üzerine, Afet İnan 40 imzalı bir önerge sunmuş ve bu önergede Türk tarihini bilimsel olarak araştırmak üzere bir heyet kurulması istenmişti. Heyet 4 Haziran 1930 tarihindeki ilk toplantısında görev dağılımını şöyle yapmıştı: Başkan Tevfik Bıyıklıoğlu, Başkanvekilleri Yusuf Akçura ve Samih Rıfat, Genel Sekreter Dr. Reşit Galip. Üyeler: Afet İnan, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Hâmid Zübeyir Koşay, Halil Edhem, Ragıb Hulûsi, ReşidSafvetAtabinen, Zâkir Kadîrî, Sadri Maksudi Arsal, Mesaroş (Ankara Etnografya Müzesi uzmanı), Mükrimin Halil Yinanç, Vâsıf Çınar ve Yusuf Ziya. Cumhuriyet’in temel kuruluşlarından biri olan, bugünkü adıyla Türk Tarih Kurumu, bilimsel araştırma ve yayınların yanı sıra, ilki 2-11 Temmuz 1932 tarihlerinde toplanan ve belli aralıklarla -günümüze kadar süren- uluslararası nitelikte “Türk Tarih Kongreleri” düzenlemiştir. Heyet, "Türk Tarihinin Ana Hatları" adlı bir çalışma yayımlamıştır. Türk Tarih Heyeti, 12 Nisan 1931 tarihinde "Türk Tarih Tedkik Cemiyeti" adıyla yeniden örgütlenip çalışmalarına devam etmiş, kurumun adı 1935 yılında "Türk Tarihi Araştırma Kurumu", daha sonra "Türk Tarih Kurumu" olarak değiştirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk, kurumun çalışmaları ile cumhurbaşkanı bizzat ilgilenmiş ve toplantılarına katılmıştır. Mustafa Kemal Atatürk'ten sonra gelen tüm cumhurbaşkanları da bir gelenek olarak kurumun "koruyucu başkanı" olmuşlardır. Mustafa Kemal Atatürk, 5 Eylül 1938 tarihindeki vasiyetnâmesi ile, Türkiye İş Bankası'ndaki hisselerinin gelirinin yarısını Türk Dil Kurumuna, yarısını da, Türk Tarih Kurumu'na bağışladı. Kurum, 1940’ta Bakanlar Kurulu kararnamesiyle kamu yararına çalışan dernekler arasına alındı. Türk Tarih Kurumu, ilkini 1935’te “Alacahöyük Kazısı” ile başlattığı arkeolojik araştırmaları bugüne dek sürdürmüş ve her yıl yaklaşık 40-50 kazıya maddi destek vermiştir. Türk Tarih Kurumu 250 bin kitapla, ülkemizin en zengin ihtisas kütüphanelerinden birine sahiptir.
Özerk bir kurum olan Türk Tarih Kurumu'nun giderlerini de finanse eden, günde 80 bin cilt kitap basabilecek kapasitedeki TTK Basımevi, 1942’den bu yana iktidarın kamu ihale yasasında yaptığı değişiklikler nedeniyle ilk defa kapatılma korkusu yaşamıştır. Zaman içinde birbirinden önemli ve değerli bilim insanlarının görev aldığı Türk Tarih Kurumu’nda başkanlık yapanlar hep seçkin insanlar, bilimsel kimliği tartışılmayacak uzmanlar olmuştur: Tevfik Bıyıklıoğlu, Yusuf Akçura, Hasan Cemil Çambel, Şemsettin Günaltay, Şevket Aziz Kansu, Enver Ziya Karal, Sedat Alp, Yaşar Yücel, Neşet Çağatay, İbrahim Agah Çubukçu , Yusuf Halaçoğlu. CHP döneminin başbakanlarından Ord. Prof. Şemseddin Günaltay, Türk Tarih Kurumu’na 17 Aralık 1941’de başkan olmuş ve öldüğü güne, 19 Ekim 1961’e kadar bu görevi sürdürmüştür. Yani DP. CHP ile kıyasıya mücadele ettiği bir dönemde bile, Türk Tarih Kurumuna dokunmamıştır. Türk Tarih Kurumunda 1932’den 2002’ye değin 70 yılda 10 başkan görev yapmışken, son 18 yıllık iktidar döneminde -son atamayla birlikte- 8 Başkan görev yapmış olacaktır. Bu da, liyakat yerine siyaset politikasının yarattığı istikrarsızlığın somut göstergesidir. İstikrardan uzak, siyasete yakın yeni (!) TTK, çok uzun zamandır bir akademi hüviyetinden uzaklaşmış ve üretkenliğini yitirmiştir. Yeni (!)TTK’nın kütüphanesi güncelleştirilmemiş ve akademi ile bağı tamamen kopmuştur. Yeni (!) TTK dünyada Türkoloji alanında yayınlanmış temel birikimi takip edememekte, proje üretememektedir. Yeni (!) TTK, Türk tarihine ait yeni bir bakış açısı, yeni bir heyecan getirecek hiçbir çaba göstermemektedir. Yeni (!)TTK’nın bir bilim politikası yoktur, bu açığı kapatacak gayret ve uygulamalardan uzaktır. Yeni (!)TTK’nın emrinde çok ciddi bir maddi kaynak vardır. Ancak kurumun neyi niçin yaptığını temellendirecek bir stratejisi, düşünce iklimi kalmamıştır. İşte yaşanan bu olumsuz, bu yakıcı ve yıkıcı süreçte: Atatürk’ten miras olan TTK’nın sahip olduğu büyük birikim gözümüzün önünde adeta talan ve yok edilmektedir. Bu köklü kurum, son dönemde tarihinde hiç olmadığı kadar siyasallaşmış ve ne yazık ki tartışılır hale getirilmiştir. Başkanlığı döneminde Türk Tarih Kurumuna heyecan kazandıran ProfDr Ali Birinci’nin siyasetin işaret ettiği ihalelere onay vermediği için istifaya zorlandığını bütün tarih camiası bilmektedir. TTK, yakın dönem Türkiye tarihi konularında kamuoyunda ve siyaset dünyasında ortaya çıkan tartışmalarda ve polemiklerde saydığımız nedenlerle suskun kalmış; tarihin, bilimin merkezinden uzaklaştırılarak siyaset malzemesi halline getirilmesine fırsat yaratmıştır. Siyasi iktidarın atadığı TTK başkanları sorunludur. TTK’nın Kartal motifli logosunu bile “Türklerden ziyade Bizans’ı yansıtıyor” zırvasıyla tartışmaya açan başkanlar (!) olmuştur. Bu başkanlar (!) kendilerinden önce bu kurumda başkanlık yapmış, yönetim kurullarında yer almış önemli bilim insanlarının eserlerini de görmezden gelebilmiştir. Politik, keyfi kararlarla, birtakım uygulamalarla tarihi ve kültürü yok sayabilirsiniz. Ancak siz yok saysanız da onlara vardır, var olacaktır. Bunun tarihte ne yazık ki pek çok örneği vardır. Ancak bu karar alıcıların ismi ya unutulur ya da muzip bir gülümseme ile hatırlanır. Türk Tarih Kurumuna vurulacak her darbe “siyasetin karanlık cehaletini” tarihe miras bırakacaktır. Türkiye’de tarihçilerin büyük bir çoğunluğu “kurumun gelenekleri ve sembolleri ile boş yere uğraşılmaması” gerektiği noktasındadır. Siyaset bu mesajı almalı ve doğru değerlendirmelidir. Türk Tarih Kurumunu siyasetin şamar oğlanı haline getiren bu iktidar döneminde yaşanan, ama kapalı kapılar ardında kaldığı için kamuoyunun haberdar olamadığı pek çok hadise vardır ve bu hadiselerin çoğu istifalar ile sonuçlanmıştır. Bu konudaki son örnek Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un Cumhurbaşkanlığı kararnâmesiyle atanan eski Başkan Refik Turan’ı yetkisiz ve hukuksuz şekilde görevden alması ve yerine, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı’nı vekâleten yürüten Prof. Dr. Muhammet Hekimoğlu’nu atamasıdır. Bu hadiselerden bir başkasında da, TTK başkan ve yöneticileri kurumun tarihinde ilk kez, 2 Ekim 2018’de, 18. Türk Tarih Kongresi öncesinde Anıtkabir ziyaretini programdan çıkarmıştır. Bunun üzerine bazı tarihçiler ve akademisyenler karara tepki olarak Anıtkabir'e gitme kararı almış, bunun üzerine diğer TTK yöneticileri de kongre öncesinde Anıtkabir'e gitmek zorunda kalmışlardır.
Türk Tarih Kurumu bakanların, milletvekillerin oyuncağı haline getirilmiş; değersizleştirme politikası artık kurumu yok etme aşamasına evrilmiştir. TTK’ya son darbe, toplum vicdanında şaibeli bir kurum olan Ensar Vakfı’nın yöneticisi olan Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ın Cumhurbaşkanı tarafından başkanlığa atanmasıyla vurulmuştur. Türk Tarih Kurumu, ENSAR’a teslim edilmiştir. Akademik hayatı, Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde geçen Ahmet Yaramış, artık ne yazık ki şanlı bir geçmişe sahip olan Türk Tarih Kurumu Başkanı olmuştur. Prof. Dr. Ahmet Yaramış’ın Ensar Vakfı’nda verdiği konferansta söylediği ve 1 Kasım 2016’da Afyon yerel medyasında yer alan şu sözleri tepkimizin nedensiz olmadığının kanıtıdır: “Cumhuriyetin yeniden inşa edileceği süreç başladı.” TTK’nın başına atanan Prof. Ahmet Yaramış, Türk Tarih Kurumunu kuran Atatürk'e “eşkıya” diyen, Cumhuriyet düşmanı İskilipli Atıf'a methiyeler düzmüştür. Yapılan bir atama değil, Cumhuriyetle hesaplaşmada yeni bir cephenin açılmasıdır. Yapılan, Türk Tarih Kurumunu her yönüyle ele geçirmeye yönelik sinsi bir plandır. Yapılan ayıptır. Utanç vericidir. Halkın vicdanıyla dalga geçmektir. Yapılan Atatürk'ün mirasına ihanettir. Yapılan bu atama ile çok saygın bir Cumhuriyet Kurumu olan, Atatürk’ün mirasının TDK ile birlikte bıraktığı TTK’nın nereden nereye getirildiğini, yaşanan olumsuz süreci, bu gelişmelerin nedenlerini ve amacını gelecek kuşaklar da bilsin diye tarihe not düşüyoruz. Yapılanları şiddetle kınıyoruz.’/BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |