Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Ali Ekber Beyaz, YKS VE LGS Sınavları’nın salgın tamamen bitene kadar ertelenmesi gerektiğini dile getirdi
8 Mayıs 2020 Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Ali Ekber Beyaz, Milli Eğitim Bakanlığı’nın toplumun geleceğini ilgilendiren her konuda hiç kimseden fikir almaması, başkalarının fikirlerini değersiz bulması ve salt kendi bildiğini dikte eder bir tarzı tek yol görmesi anlaşılır bir durum olmadığını söyledi. Beyaz; ‘Milyonlarca öğrencinin geleceğini belirleyecek, aynı zamanda da yüzbinlerce öğrencinin, eğitim ve bilim emekçisinin sağlığını yakından ilgilendiren konularda 04 Mayıs 2020 tarihinde yapılan açıklamalar kaygılarımızı artırmıştır. 20 Haziran tarihinde yapılacak olan LGS ve 27-28 Haziran tarihinde yapılacak olan YKS öğrencilerimizin yaşamı açısından belirleyici öneme sahiptir. Salgının henüz bitmeyeceğinin belli olduğu bir dönemde, alınan önlemler ne olursa olsun, yapılacak olan sınavlara öğrencilerimiz kaçınılmaz olarak kaygı ile katılacaktır. Ayrıca, YKS’nin Temmuz ayında yapılacağı düşüncesi ile hazırlıklarını sürdüren, bu tarihe göre planlarını yapan öğrenciler, sınavın yeniden Haziran ayına alınması ile ciddi sorunlar yaşamıştır. Yaşamlarının başlangıcında çocuklarımıza yaşatılan travmayı kabullenmek mümkün değildir.’ dedi. YKS VE LGS Sınavları’nın salgın tamamen bitene kadar ertelenmesi gerektiğini dile getiren Eğitim Sen Çorum Şube Yürütme Kurulu Başkanı Ali Ekber Beyaz, yaptığı açıklamasında şunları söyledi: ‘İçerisinden geçmekte olduğumuz pandemi süreci toplum olarak hayatımızı şekillendiren bir çok işleyişten vazgeçmemize, yeni anlayışlar geliştirmemize neden olmuş ve bunun yanında geçmiş anlayışlarımızı sorgulamanın bir aracı olmuştur. Salgın bizlere kendi sağlıklı yaşantımızın devam edebilmesinin yolunun bizim dışımızda kalanların sorumlu davranmasına, başkalarının sağlıklı kalabilmesinin yolunun da bizim bir başkalarının sağlıklı yaşamı için sorumlu davranmamız gerektiğini ortaya koymuştur. Hal bu iken Milli Eğitim Bakanlığının toplumun geleceğini ilgilendiren her konuda hiç kimseden fikir almaması, başkalarının fikirlerini değersiz bulması ve salt kendi bildiğini dikte eder bir tarzı tek yol görmesi anlaşılır bir durum değildir. Bakanlık hayata geçirdiği her faaliyette toplumun geleceği olan öğrencilerimizin ihtiyaçlarını, öğrencilerimizin ihtiyaçlarının giderilmesi için çalışanlarında ihtiyaç haline gelen durumları görmezden gelerek sadece sermaye sahiplerinin ihtiyaçlarını gören bir tarzı işletmektedir. Bu çerçevede durum değerlendirildiğinde öğrencilerimizin ve toplumun sağlığından önce AVM’lerin açılması, büyük otellerin ve sermaye sahiplerinin beklentilerinin karşılanması birinci öncelik haline dönüşmektedir. Bakanlık resmi hiçbir prosödüre uyulmadan öğretmenlerden her türlü çalışmanın içerisinde olmasını beklenmekte, haftaiçi- haftasonu, gece-gündüz, resmi tatil vb. zamanların iç içe geçirilmeye çalışıldığı bir çalışma tarzını kabul etmekte ve bu tarzı toplumun eğitim için bir şeyler yapılıyor algısına dönüştürmeye çalışmaktadır. Ancak yapılan her uygulama göz boyamaktan öteye geçmemektedir. Gayrı resmi tüm çalışma usullerini meşrulaştırmaya çalışan bakanlık tüm hakları askıya alarak öğrenci ve öğretmenlerimiz için hiçte arzu edilmeyecek bir ortamı hayata geçirmektedir.
Bakanlık sadece çalışanları için belirsiz bir ortamın dışında, öğrencilerimiz içinde nereye gideceği belli olmayan bir işleyişi hayata geçirmektedir. Eğitim ortamları şeffaf, denetlenebilir bir nitelikte olmalıdır. Bu durum sağlanamadığı zaman kontrol edilemeyen, pedagojik yaklaşımların gözetilmediği, olası kötü niyetli kullanımların yolunu açabilecek eğitim aracı olmayan bir takım iletişim platformları toplumun gözünü boyamak adına uzaktan eğitim aracı olarak sunulmaya çalışılmaktadır. Whatsapp, zoom gibi uygulamaların kişilerin birbiriyle iletişim kurması üzerine inşa edilmiş uygulamalar olduğu, bu uygulamalar üzerinden eğitim gibi komplike bir olguyu yerine getirmenin mümkün olmadığını kabul etmek bir yana, bu uygulamaların istenen sonucun ötesinde telafisi mümkün olmayacak durumlara sebebiyet verebileceği gözlerden kaçırılmaya çalışılmaktadır. Şeffaf ve denetlenebilir olmayan bu uygulamalar olası bir kötüye kullanımla telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçları beraberinde getirebilecektir. Burada göz önünde bulundurulması gereken ikinci bir durum ise bu tarz uygulamalara bütün öğrencilerin ulaşabilir ve bu uygulamaları kullanabilir donanım ve becerilere sahip olmamasıdır. Öğrenciler arasında fırsat eşitsizliğini körükleyen uygulamaların devlet kurumları tarafından öncelikli olarak kullanılması kanunlarda belirtilen devletin görev ve sorumluluklarıyla örtüşmemektedir. Bu tarz uygulamalar kişi insiyatifi ve niyetinden arındırılarak denetlenebilir uygulamalarla sağlanmalıdır. Bu noktada televizyon üzerinden yapılan eğitimler güçlendirilmeli, internet ve internet kullanımını gerektirecek materyalin tüm öğrencilerin erişimini sağlayacak çalışmalar ikinci planda sürdürülmelidir. Salgın süresince yapılan Eba tv, Eba canlı ders, WhatsApp grupları vb. öğretmen öğrenci iletişimini sınırlı da olsa sürdüren platformlardan tüm öğrencilerin eşit bir şekilde yararlanması sağlanmalı teknik altyapısı güçlendirilmeli, öğrenci ve öğretmenlerin bu konudaki ihtiyaçları( bilgisayar, tablet, internet vb.) giderilmelidir. Yapılan bu faaliyetlerin örgün eğitimin yerine geçmeyeceği unutulmamalıdır. Bu durum ancak böylesi zorlayıcı dönemlerde dayanışma ağını güçlendiren, bireylere yalnız ve çaresiz olmadıklarını hissettirecek psikolojik destek kanalları olarak değerlendirilmelidir. Bu yıl yaşanan özel durumdan kaynaklı olarak sınavla öğrenci alan okullara öğrenci seçimine ilişkin sınavların ertelenmesi değerlendirilmelidir. Normalleşme sürecinden sonra belli bir zaman aralığına yayılan telafi eğitimleri planlanmalı ve öğrenciler bu eğitimlerin tamamlanmasından sonra üst öğrenime yönelik sınavlara tabi tutulmalıdır. Okulların açılması gerek dünya ölçüsünde gerekse Ülkemiz ve yerelimizde salgının etkisini yitirmesi, bilimsel çalışma verileri ışığında okulların açılabileceğine ilişkin bir yol haritasının oluşturulmasıyla okulların açılması planlanmalıdır. Ortaya çıkan yol haritaları ışığında başlayacak eğitim-öğretim sürecinin hayata geçirilebildiği zaman dilimi ve risk oranı deneyimlendikten sonra ihtiyaca göre telafi eğitimleri planlanmalıdır. Telafi eğitimleri planlanırken olağan tatil dönemlerinde yer değiştirmek durumunda olan mevsimsel işçilerin çocuklarının sayısı gibi ölçütler göz önünde bulundurulmalıdır. Yaz tatili içerisine planlanacak olası bir telafi eğitiminin devamsızlıklara bağlı olarak istenen hedefe ulaşamaması durumu değerlendirilmelidir. Yaz tatili sürecinde kesinlikle telafi eğitimi planlanmamalı aksine bu dönem öğrencilerimizin eğitim eksiklerinin tespiti, eğitim eksiklerinin planlanması, oluşan psikolojik travmaların tespiti ve giderilmesi süreci olarak değerlendirilmelidir.
Milyonlarca öğrencinin geleceğini belirleyecek, aynı zamanda da yüzbinlerce öğrencinin, eğitim ve bilim emekçisinin sağlığını yakından ilgilendiren konularda 04 Mayıs 2020 tarihinde yapılan açıklamalar kaygılarımızı artırmıştır. 20 Haziran tarihinde yapılacak olan LGS ve 27-28 Haziran tarihinde yapılacak olan YKS öğrencilerimizin yaşamı açısından belirleyici öneme sahiptir. Salgının henüz bitmeyeceğinin belli olduğu bir dönemde, alınan önlemler ne olursa olsun, yapılacak olan sınavlara öğrencilerimiz kaçınılmaz olarak kaygı ile katılacaktır. Ayrıca, YKS’nin Temmuz ayında yapılacağı düşüncesi ile hazırlıklarını sürdüren, bu tarihe göre planlarını yapan öğrenciler, sınavın yeniden Haziran ayına alınması ile ciddi sorunlar yaşamıştır. Yaşamlarının başlangıcında çocuklarımıza yaşatılan travmayı kabullenmek mümkün değildir. Öğrenciler, veliler, eğitimciler, bilim insanları günlerdir alınan kararların yaratabileceği olumsuzluklara dikkat çekmekte ve karar alıcıları yeniden düşünmeye davet etmektedir. Ortaya konulan eleştiri, öneri ve düşünceler yok sayılmakta, söz konusu kararların uygulanması durumunda öğrencilerimizin yaşamlarında oluşabilecek sorunlar göz ardı edilmektedir. Oysa, kamu yöneticilerinden beklenen, eleştiri, öneri ve düşünceleri takip ederek aldıkları kararlarda gerekli düzeltmeleri yapmalarıdır. Demokratik bir işleyişte olması gereken, yöneticilerin uygulamalarını ve politikalarını kamuoyunun düşüncelerine göre sürekli değerlendirme ihtiyacı hissetmeleri olmalıdır. Ancak, yaşadığımız gerçeklikte kamu yöneticileri bırakın kamuoyunun düşüncelerini dikkate almayı, bunların ifade edilmesini dahi istememektedirler. Eğitim Sen, koşullar ne olursa olsun öğrencilerimizin mağdur edilmesine sessiz kalmayacak, çocuklarımızın eğitim ve sağlık hakkı için mücadeleyi sürdürecektir. Eğitim Sen, bir imza kampanyası başlatıyor ve sizleri öğrencilerimize yaşatılan bu haksızlığa karşı tepkimizi, talebimizi ortaklaştırmaya davet ediyor. YKS ve LGS’nin ertelenmesi talebiyle başlattığımız kampanyamızı, dönemin koşullarından dolayı, elektronik ortamda gerçekleştirmek zorunda kaldığımızı belirtmek istiyoruz. İmza kampanyamıza www.egitimsen.org.tr sitesinden ve ayrıca Eğitim Sen twitter, facebook ve instagram hesaplarından ulaşabilirsiniz. Kampanyamız 15 Mayıs 2020 tarihine kadar devam edecektir. Kampanya sonunda Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu sonuçları kamuoyu ile paylaşacak ve ilgili kurumlara iletecektir. Öğrencilerimizin eğitim hakkı için verilen mücadele, geleceğimiz için verilen mücadeledir. Geleceğimize sahip çıkmak için birlikte mücadele dışında seçeneğimiz olmadığı açıktır.'/ BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |