Eğitim Sen Şube Sekreteri Sema Yılmaz, son günlerde üniversitelere yönelik artan sözlü saldırılara tepki gösterdi
22 Aralık 2020 Eğitim Sen Çorum Şube Sekreteri Sema Yılmaz, Üniversiteleri büyük bir titizlikle ‘şirket üniversiteleri’ne, öğretim elemanlarını ‘bilgi pazarlayıcıları’na, öğrencileri ise para ve iktidar peşinde koşan kişilere dönüştürmek isteyen anlayışın on sekiz yıldır iktidarda olduğunu belirterek; ‘Girişimci üniversitelere açılan yol, toplumun bilgisini üreten ve yayan kültür üniversitelerinin gelişimini sekteye uğrattı.’ ifadesinde bulundu.
‘Ortak geleceğimiz için insan, toplum ve doğa yararına üniversite mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz’ diyen Eğitim Sen Şube Sekreteri Sema Yılmaz, son günlerde üniversitelere yönelik artan sözlü saldırılara tepki gösterdiği açıklamasını şöyle sürdürdü: ‘Üniversiteler artık emeğin, doğanın, hakikatin, bilginin, adaletin, etiğin, özgürlüğün ve kardeşliğin peşinde değiller. Hukuksuzluklar artarken, adaletsizlikler derin acılara yol açarken, yaşamın her alanı ayrımcılıklarla dolup taşarken, “aş ve iş” yazıları bedenlere kazınırken, bu kurumlar hiç olmadığı kadar suskun, dilsiz, görmeyen, duymayan, hiç olmadığı kadar düşünmeyen/hissetmeyen bir yapıya dönüştü. Profesör unvanına sahip Ebubekir Sofuoğlu’na göre öğrenciler Z kuşağı olarak “hedonist”ler, derslere katılmıyorlar, “üniversiteler fuhuş evleri”. Bu sözler, üniversiteler üzerine giydirilen neoliberal deli gömleğinin yol açtığı tahribatı, din ve ahlak polisliği ile çözmeye yönelik bir çağrıya benziyor. Ne var ki bu çağrı bir gecede tersyüz edildi. Profesöre hem eğitim hem de genel kamuoyundan ciddi eleştiriler yağdı, diliyoruz ki çağdışı anlayışa sahip bu kişiler konuşmadan önce daha çok düşünürler!
Bu tür konuşmaları cesaretlendiren etkenler neler? Kendi yöneticilerini seçemeyen akademisyenler, akademik özgürlüklerin gaspı, üniversite özerkliğinin kaybı, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri, kapıların tarikat ve cemaatlere sonuna kadar açılışı, laiklik ilkesi ile bağdaşmayan uygulamalar, akademideki liyakatsizlik, kadrolaşma, korku dağları… Bu haliyle üniversiteler kendi içine kıvrılmış, muğlak ve karanlık bir tablo çiziyorlar. Bu karanlıkta düşünce ve ifade özgürlüğüne, üniversite özerkliğine, akademik özgürlüklere, eşit, özgür ve demokratik bir öğrenme iklimine, sonsuzca farklılaşmaya, eleştirel düşünceye ve ışığa yer yok. Üniversitelerimizde ve okullarımızda özgür düşünceye yer açmak, düşünceyi ifade etmek ve eylemlerle yer kaplamak, gündelik yaşamın politikasını değiştirmek için ortak bir mücadele örmek gerekiyor. Eğitim ve bilim emekçileri olarak birlikte mücadele ile üniversitelerdeki üretimsizlik, güvensizlik, bireycilik, korku ve yalnızlık kuyusundan çıkmak mümkün! Tüm çoğul renkleri ile toplumun, yerelin, dünyanın, doğanın bilgisini üreten, bu bilgiyi özgürce yayan, üniversite bileşenlerinin birbirine güvendiği, birbirini desteklediği bir üniversiteye gereksinmemiz var. Var olan güç ve yetilerimizle demokratik ve özerk bir üniversiteyi yeniden inşa etmek mümkün! Tüm üniversite bileşenlerinin güçlerini harekete geçirmeleri mümkün! Üniversitelerdeki bu karanlığa alışmayacağız! Ortak geleceğimiz için insan, toplum ve doğa yararına üniversite mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz.’ /BSGMEDYA |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |