KESK Çorum Şubeler Platformu, toğlu sözleşme sürecine ilişkin kitlesel basın açıklaması gerçekleştirdi
13 Ağustos 2021 KESK ve bağlı sendikaların MYK üyelerinden oluşan bir heyet, 2022 ve 2023 yıllarını kapsayan memur ve memur emeklilerini kapsayan toplu sözleşme sürecine ilişkin olarak ilimize bir ziyaret gerçekleştirdi. Aralarında KESK MYK Üyesi Varol Öztorun, Eğitim Sen MYK Üyesi Simge Yardım, SES MYK Üyesi Tayyar Özcan, TÜM BEL SEN MYK Üyesi Bülent Türkmen, BES MYK Üyesi İsmet Temel ve TARIM ORKAM SEN MYK Üyesi Dostcan Şakar’ın yer aldığı heyet, 2022 ve 2023 yıllarını kapsayan memur ve memur emeklilerini kapsayan toplu sözleşme sürecine ilişkin Çorum’a gelerek, bir dizi ziyarette bulundu.
KESK Heyeti ziyaretlerin ardından saat 17.00’de PTT binasında önünde kitlesel basın açıklaması gerçekleştirdi. KESK ve bağlı sendika temsilcilerinin de katıldığı kitlesel basın açıklamasında bir konuşma yapan KESK MYK Üyesi Varol Öztorun, bütçede kamu emekçilerine ayrılan rakamın çok komik olduğunu, kamu emekçileri olarak bunu kabul etmediklerini belirterek, haklı taleplerini duyurmak için yurdun bir yanında Ankara’ya bir yürüyüş gerçekleştireceklerini söyledi. İnsanca yaşayabilecek bir maaş istediklerini dile getiren KESK MYK Üyesi Varol Öztorun, tüm kamu emekçilerini birlikte mücadele etmeye davet etti. KESK tarafından düzenlenen kitlesel basın açıklamasına CHP İl Yöneticileri Necdet Biçer, Duran Arslan ve Merkez İlçe Yöneticisi Yurdal Topakkaya da destek verdi.
‘Sefalet ücretini kabul etmiyoruz’ başlığıyla gerçekleştirilen basın açıklamasını okuyan KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü, SES Çorum Şube Başkanı Didem Azapçı, 3.5 milyon kamu emekçisinin 2 milyon emeklinin yaşamını doğrudan etkileyen toplu sözleşme görüşmelerinin sürdüğünü belirterek; ‘2 Ağustos tarihinde başlayan “toplu sözleşme” görüşmelerinde dün Kamu İşveren Heyeti teklifi açıklanmıştır.
Hemen başta ifade edelim ki dün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından paylaşılan söz konusu teklif aileleri de kattığımızda 20 milyonu aşkın geniş bir kitleyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Çalışma Bakanı konuşmasının başlarında önceki gün imzalanan kamu işçisi Toplu İş Sözleşmesinin 2021 ve 2022 yıllarını kapsadığını ifade ederek "Ancak bugün memur ve memur emeklileri için sunacağımız teklif 2022-2023 yıllarını kapsıyor" demiştir. Böylece daha baştan “kamu işçisi TİS'ini emsal almayın. En düşük işçi ücretine 500 TL artış, 2021 yılı için altışar aylık dilimler halinde %12 +%5 ve enflasyon farkı gibi bir teklif beklemeyin” sinyali verilmiştir.’ ifadesinde bulundu.
KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü, SES Çorum Şube Başkanı Didem Azapçı, açıklamasının devamında sözlerini şöyle sürdürdü: ‘Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin tarafından açıklanan teklife göre; kamu emekçilerinin ve emeklilerinin maaşlarında 2022 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%6, 2023 yılı için ise %6 +%6 artış önerildiğini dile getiren Didem Azapçı, Teklif açıklanırken her zaman olduğu gibi "Büyüyen Türkiye'de işçiyi, memuru enflasyona ezdirmedik, ezdiremeyeceğiz. Hedeflenen enflasyon, büyüme rakamlarına ulaşacağız" nakaratının tekrar edildiğini söyledi. KESK olarak 5,5 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin yıllardır biriken yüzlerce sorunu orta yerde dururken sadece bir kaç başlığı içeren üstelik vaat niteliğini aşmayan bir yaklaşımın "Toplu Sözleşme teklifi" gibi sunulmasını kınadıklarını da dile getiren KESK Dönem Sözcüsü Didem Azapçı, Siyasal iktidarın “İşçiyi, memuru, asgari ücretliyi, emekliyi enflasyona ezdirmeyeceğiz” söyleminin artık bıkkınlık verdiğini ifade etti.
Defalarca altını çizdik. Bu ülkenin emekçi sınıflarını, dar gelirli vatandaşlarını ezen Ali Cengiz oyunları ile takla attırılan TÜİK enflasyonu yani resmi enflasyon değildir. Bu ülkede hiç kimsenin neredeyse siyasal iktidarın talimatları ile belirlenir hale gelen resmi enflasyon verilerine, yine işsizlik verilerine güveni kalmamıştır. Bizleri yıllardır ezim, ezim ezen sokakta, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşadığımız hayatın gerçek enflasyonudur. Buna rağmen tüm emekçi kesimler yıllardır hedeflenen resmi enflasyon verilerinin temel alındığı maaş artışları ile daha fazla yoksullaştırılmış, reel geliri eritilmiştir. Üstelik Yeni Ekonomi Program, Orta Vadeli Mali Program gibi programlarla-planlarla ilan edilen hedeflenen enflasyon rakamları daha üç beş ay geçmeden “revize edilmiştir”. Ancak bizim aldığımız maaşlar-ücretler “revize edilmediği” için reel gelirimiz erimeye devam etmiştir. Bu erimeyi çarptırılmış, takla attırılmış TÜİK verilerinde görmek artık mümkün değildir. Bunun yerine yaşadığımız gerçek hayat pahalılığını yansıtan döviz ve altın fiyatlarına, açlık ve yoksulluk sınırı verilerine bakmak yeterlidir. 2012’de başlanan Toplu Sözleşme sürecinden bugüne aradan geçen 9 yılda ortalama kamu emekçisi maaşı ile alınan dolar 450 dolar azalmıştır.
Yine son dokuz yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı %216 artarken en düşük maaşta yaşanan artış %174’te kalmıştır. Son beş yılda ortalama maaşla alınan çeyrek altın sayısı 6,5 adet azalmıştır. Sadece son iki yılda en düşük maaş ile ( Derecenin 1. Kademesinde Hizmetli olarak görev yapan bekar kamu emekçisinin maaşı) alınan çeyrek altın sayısı 2,5 adet, gram altın sayısı ise 4 adet azalmıştır. Yine en düşük maaş ile alınan dolar son iki yılda 84 dolar azalmıştır. Son iki yılda asgari ücret %40 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış %29,85 ‘te kalmıştır. Biz KESK olarak maaş artışlarımız konusunda en başından beri bu verilerden, 4 kişilik bir ailenin insan onurunun gerektirdiği zorunlu ihtiyaçları karşılayabilmesi için yapması gereken harcama düzeyi olan Yoksulluk Sınırını esas aldık. Tekliflerimizi “Hiçbir Kamu Emekçisi Hanesi Yoksulluk Sınırı Altında Kalmasın” diyerek hazırladık.
Yıllardır yoksulluk sınırında yaşanan artış ile maaşlarımızda yaşanan artış arasındaki makas açıldı. Dolayısıyla toplu sözleşme dönemlerinde istediğimiz maaş artışı oranı da her yıl biraz daha arttı. Sadece son iki yılda hem açlık hem de yoksulluk sınırı %38,6 artarken kamu emekçilerinin maaşlarında yaşanan artış %29,85 ‘te kalmıştır. Buradan hareketle bu dönem teklifimizde eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin eline geçen tutarın eş, çocuk, kira, yakacak, ulaştırma, yemek, ikramiye gibi kalemlerle Haziran itibari ile 9.332 TL olan 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını temel aldık.
Eşi çalışmayan, iki çocuklu en düşük maaşı alan kamu emekçisinin eline geçen tutarın söz konusu yardımlar ve ikramiye ile birlikte 2022 Ocak itibari ile 10.400 TL’ye çıkarılmasını teklif ettik. Buna göre tüm kamu emekçilerinin maaşlarının yardım, ikramiye kalemlerinin dışında %43,5 artırılmasını talep ettik. Geçmişte yoksulluk sınırındaki artışı, maaşlarımızdaki reel erimeyi görmeyen hatta KESK’in maaş artışı tekliflerini ‘abartılı’ bulanlar bu dönem bizim maaş artışı teklifimize yakın artışlar teklif etmiştir. Peki, bu dönem ne oldu da diğer konfederasyonların maaş-ücret artışı teklifleri KESK’in teklifine bu kadar yakınlaştı? KESK olarak bizim teklifimiz açısından bir şey değişmemiştir. Çünkü biz her dönem olduğu gibi bu dönemde yine aynı temel noktadan yani “Hiçbir Kamu Emekçisi Hanesi Yoksulluk Sınırı Altında Kalmasın” noktasından hareket ettik. Ancak diğer konfederasyonlar için bir şeylerin değiştiğini söyleyebiliriz. 2018 yılından itibaren daha fazla hissedilen, pandemi sürecinde daha fazla derinleşen kriz tüm kamu emekçilerinin reel gelirini çok daha hızlı eritmiştir. Dolayısıyla hangi sendikanın üyesi olursa olsun tüm kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı kayıp daha net görünür hale gelmiştir. Yaşadığı kayıpların giderilmesini isteyen kamu emekçilerinin haklı beklentisi daha birkaç yıl öncesine kadar hükümetin teklifinde yaptığı buçuklu artışları bile “tarihi başarı” olarak gösterenlerin bu dönemki tekliflerini yükseltemeye mecbur bırakmıştır.
Tüm bunlara rağmen dün yapılan maaş artışı teklifi hiçbir vatandaşın inanmadığı TÜİK enflasyon rakamlarının bile altında kalmıştır. Son bir yıllık genel enflasyonun yüzde 19, emekçi kesimler için en önemli kalem olan gıda enflasyonun yüzde 25, yine önemli bir diğer kalem olan ulaştırma enflasyonun yüzde 24,62 olduğu koşullarda 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine 2020 yılı için altışar aylık dilimler halinde %5 +%6 oranları teklif edilmiştir. Öte yandan tüm konfederasyonların tekliflerinde yer alan geçtiğimiz dönemin kayıplarının telafisi ve refah payı talepleri tamamen görmezden gelinmiştir. Sadece maaş artışları konusunda değil, kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi, ek ödemelerin emekliliğe yansıtılması, farklı adlar altında güvencesiz-sözleşmeli istihdam edilenlerin kadrolu-güvenceli istihdama geçirilmesi, ek gösterge adaletsizliğine son verilmesi başta olmak üzere temel sorunlarımıza yönelik hiçbir çözüm sunulmamıştır. Torpilin, kayırmanın kapsını sonuna kadar açan mülakat sitemine son verilmesinden, kamu emekçilerini Hakem Kurulu vasıtası ile siyasal iktidarın iki dudağı arasından çıkacak kararlara mahkûm eden-grev hakkımız yok sayan mevcut sistemin değiştirilmesine, OHAL KHK’leri ile sorgusuz-sualsiz işinden ekmeğinden edilen kamu emekçilerinin görevine iadesinden kadın kamu emekçilerine yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına kadar bir dizi önemli başlıkta tek bir kelime dahi edilememiştir.
Bunun yerine üç yıl önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından verilen 3600 ek gösterge sözü hala ‘üzerinde çalışacağız’ melalinde cümlelerle, yine yıllardır kadro bekleyen, sayıları beş yüz bini aşan sözleşmeliler konusu ‘haklarının yeniden düzenlemesi için çalışacağız’ gibi vaatlerle geçiştirilmek istenmiştir. Dolayısıyla dün iktidarın 5,5 milyon kamu emekçisine ve emeklisine yaptığı teklifin adı “Toplu Sözleşme Teklifi” değildir. Açlık sınırının 3 bin, yoksulluk sınırının 9 bin 500 TL’yi bulduğu, yaşanan gerçek hayat pahalılığının %40’ı aştığı koşullarda yapılan aileleri ile birlikte 20 milyonluk devasa bir kitleye yapılan teklifin adı sefalet, yoksulluk, güvencesizlik teklifidir. Hiç kimsenin bu teklife değer yükleme çabasına girmeye, “maaş artışlarının üzerine bir, iki puan ilave edilirse çözülür” yaklaşımı sergilemeye, kamu emekçilerinden gizli kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeye hakkı yoktur. Sözlerimizi kamu emekçilerine seslenerek tamamlamak istiyoruz. Sevgili kamu emekçileri, sevgili emeklikler kim kendini nasıl nitelerse nitelesin her süreçte olduğu gibi bu süreçte de asıl “yetki” sizlerdedir. Bugüne kadar sizin adınıza ‘yetkili’ olarak masaya oturanların yaptığı yanlışların, eksiklerin faturasını maaşlarınızda her yıl daha fazla erime, daha fazla yoksullaşma, daha fazla güvencesizleşme ile ödediniz. Ödemeye de devam ediyorsunuz.
Bilin ki bu dönem diğer konfederasyonların özellikle maaş artışı tekliflerinde KESK’in teklifine yakın rakamlar sunar pozisyona gelmesi sizin tabandan yarattığınız baskının eseridir. Ancak bu yeterli değildir. Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönem toplu sözleşme sürecinin de hayal kırıklığı ile bitmemesi hangi sendikanın üyesi olursanız olun sizlerin elindedir. Aslolan, ekonomik, sosyal, özlük haklarımızda yaşadığımız kayıpların doruk noktasına çıktığı bu kritik dönemde taleplerimiz için birlikte mücadelenin yine tabandan büyütülmesidir. Bu karanlık tablodan tek çıkış yolu yetkinin asıl sahiplerinin kamu emekçilerinin ve emekliklerinin ortak sorunları için bir araya gelmesinden, “hak verilmez mücadele ile alınır” ilkesi ile ortak mücadeleyi yükseltmesinden geçmektedir. Biz KESK olarak her zaman olduğu gibi bugün de bir emek örgütü olmanın gereğini yerine getirmek için, Kamu emekçilerinin, emekliklerin ortak hak ve çıkarlarını savunmak için üzerimize düşen sorumluluğun gereğini yerine getirmeye hazırız. Bunun için ayrım yapmaksızın hepinizi İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret, Güvenceli İstihdam- Güvenli Gelecek, Demokratik- Adil Bir Çalışma Yaşamı, Halktan Yana Bir Kamu Hizmeti, Grev hakkımızın önündeki engellerin kaldırıldığı Gerçek Bir Toplu Pazarlık Sistemi için birlikte mücadele etmeye, omuz omuza vermeye çağırıyoruz. ‘/BSGMEDYA
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |