Eğitim İş Sendikası Şube Başkanı Selim Bozkurt, 2021-2022 eğitim-öğretim yılının başlaması vesilesiyle değerlendirmelerde bulundu
5 Eylül 2021 Eğitim İş Sendikası Çorum Şube Başkanı Selim Bozkurt, 2021-2022 eğitim-öğretim yılının başlaması vesilesiyle yaptığı açıklamada; 18 milyon öğrenci ve 1 milyon eğitim emekçisinin, bu eğitim öğretim yılına, pandemi koşullarına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı tarafından alınmayan önlemler, birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarla gireceğini dile getirdi. Mart 2020’den bu yana okulun kapısından giremeyen ya da eğitime uzaktan da olsa erişemeyen milyonlarca öğrencinin bulunduğunu belirten Bozkurt, ‘Eğitim özveri, disiplin ve istikrar işidir. Hiçbir başarı nasıl tesadüf değilse, MEB'in şimdiye dek sergilediği başarısızlıklar da tesadüf ve sürpriz değildir. Yakın geçmişte yapılan hatalardan ders alınmalı, bir ulusun geleceği olan eğitim daha fazla heba edilmemelidir.’ ifadesinde bulundu.
Eğitim-İş olarak söz konusu eksikliklerin yüz yüze eğitim başladığında da yakından takipçisi olacaklarını ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirme görevini sürekli olarak ifa edeceklerini ilan eden Eğitim İş Çorum Şube Başkanı Selim Bozkurt, Mart 2020’den bu yana okulun kapısından giremeyen ya da eğitime uzaktan da olsa erişemeyen milyonlarca öğrenci bulunmaktadır. 23.03.2020 tarihinden günümüze genel olarak uzaktan öğretim yapılmaya çalışılmıştır. Okulların kapalı kalmasının sonucunda da eğitime erişim açısından var olan eşitsizlik artarak devam etmiştir. Maddi imkanları iyi olan aileler uzaktan öğretim araçları ile çocuklarının nitelikli eğitime erişimini sağlamış, özel derslerle çocuklarına takviye kurslar aldırmışlardır. Ancak uzaktan eğitime erişim için gerekli bilişim araçları olmayan öğrenciler tüm eğitim ortamlarından uzak kalmışlardır.’ dedi. Eğitim İş Sendikası Çorum Şube Başkanı Selim Bozkurt, 2021-2022 eğitim-öğretim yılının başlaması vesilesiyle yaptığı açıklamasında sorunları şu sözlerle sıraladı: ‘Çocuklarımız iyi eğitimli bir azınlık ve nitelikli eğitime erişemeyen bir çoğunluk olarak ayrıştırılmıştır. Bu süreçte; Ek öğretmen, sağlık ve temizlik görevlisi ataması yapılmamış, okulların fiziksel ihtiyaçları tam anlamıyla karşılanamamıştır. Milli Eğitim Bakanı 2 milyon öğrenciye ulaşmakta zorlandıklarını, 1 milyon öğrenciye hiç ulaşamadıklarını ifade etmesine rağmen tablet ve bilgisayar ihtiyacı olan öğrencilerden sadece 664.157’sine tablet dağıtımı yapılabilmiştir. Açık ortaokul-liseler ve özel okullar haricinde resmi okullarda eğitim gören 2 milyon 316 bin 139 öğrenci EBA’ya ulaşamamıştır. Özel okullar ile açık ortaokul-lise dahil edildiğinde EBA’ya erişemeyen öğrenci sayısı 5 milyon 368 bin 142’ye ulaşmaktadır. Ülkemizde 221 bin tarımda, 171 bin sanayide, 328 bin hizmet sektöründe olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunmaktadır. Bu sayıya eğitime erişemeyen öğrencilerde dahil edildiğinde 6 milyon 88 bin öğrencinin dezavantajlı grupta yer aldığı görülmektedir. Başka bir deyiş ile üç öğrenciden biri sağlıklı bir şekilde eğitim imkanına erişememiştir. Bu şartlarda LGS’ye giren öğrencilerimizin başarısı ciddi oranda düşmüştür. LGS 2019-2021 karşılaştırması yaptığımızda Yabancı Dil hariç diğer tüm testlerde doğru cevap ortalaması düşmüştür. 2019 yılana göre %15,51, 2020 yılına göre ise %4,76 gerileme olduğu tespit edilmiştir. Başka bir deyiş ile tüm öğrenciler 2020’ye göre ortalama 1,9, 2019’a göre ise 7,01 oranında daha az doğru yapabilmişlerdir.
Türkiye eğitim materyali eksikliğinde 35 ülke arasında 1 inci olmuştur. (2018) Öte yandan 2010 yılında vatandaşlarımızın yüzde 62’si eğitim sisteminden memnun olduğunu belirtirken, bu memnuniyet oranı 2020 yılında yüzde 25’e gerilemiştir. Türkiye’deki öğrencilerin sadece yüzde 66’sının bilgisayara erişiminin olduğu OECD raporunun çarpıcı başka bir verisidir. Sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı okullarda bulunan öğrencilerin bilgisayara erişimin oranının yüzde 40, avantajlı okullarda bulunan öğrencilerin ise yüzde 82 seviyelerinde bilgisayar erişimi olduğu görülmektedir. (2018) Bu oran farkı OECD ortalamasına göre oldukça yüksektir. Eğitim ve istihdamda olmayan gençlerin oranı 2020 yılında yüzde 31 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran ile Türkiye OECD ülkeleri arasında en başarısız ülke olmuştur. Öte yandan okulların kapalı kalması nedeniyle öğrenme kayıpları ciddi oranda artmıştır. Öğrenme eksikleri nedeniyle yaşam boyu elde edilecek gelir kaybı en az yüzde 3 olacaktır. 2021-2022 yılında da okullar açılamaz ise bu kayıp yüzde 6’nın üzerine çıkacaktır. Dünyadaki en yüksek akademik özgürlük endeksinin 100 üzerinden 97,2 olduğu sıralamada Türkiye 6,4 ile 175 ülke arasında 170 inci olabilmiştir. Yükseköğretimde 7 milyon 940 bin 133 öğrenci bulunuyor. Öğrenci sayısı üzerinden yapılan hesaplamaya göre yükseköğretim düzeyinde yaklaşık 1 milyon 349 bin öğrencinin uzaktan eğitime erişim için gerekli elektronik cihazının bulunmadığı, 238 bin öğrencinin ise internet erişiminin yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır. Zorunlu eğitim kapsamında ise öğrencilerin yaklaşık yüzde 20’si internete erişimi bulunmamaktadır. Öğrenci sayısı üzerinden yapılan hesaplamalara göre 3 milyondan fazla çocuğumuz internet erişimi hususunda sorunlar yaşamaktadır.
Eğitimin geldiği vahim durum açısından özeleştiri vermek, hataları telafi etmek, önlem almak, açıkları kapamak için koca bir yaz dönemi olmasına karşın MEB yine gereken adımları atmamıştır. Hazırlık için değerlendirmesi gereken dönemde, gerici dernek ve vakıflarla protokoller imzalama derdine düşen MEB'de zihniyet değişmemiş, sadece bakan koltuğunda oturan isim değişmiştir. Oysa bir süredir ülkemizde vakalar yükselmekte, dünyanın en çok korktuğu varyantlar yaygınlaşmaktadır. Hal böyleyken; gerekli adımları atmadan başlatılacak bir yüz yüze eğitim dönemi, Korona virüse istediği kuluçka zeminini sağlayacaktır. Eğitim kurumlarınınpandemi koşullarında eğitime hazır olduğu da MEB'in bir başka yalanıdır. Eğitim-İş olarak defalarca uyarmamıza rağmen eğitim kurumlarına kalıcı, kadrolu temizlik personelleri sağlanmamıştır. Temizlik materyallerinin masrafı yine velilerin ve öğretmenlerin sırtına yüklenmiştir. Eğitim kurumlarımız bu haliyle hem eğitim emekçileri, hem de öğrenciler için salgın zamanında en tehlikeli yerler haline gelecektir. Pandemiden önce açıkladığı raporlarla öğretmen açığı bulunduğunu itiraf eden MEB, bu koşullara rağmen yeterli öğretmen ataması yapmamıştır. Uzaktan eğitimde bir türlü çözüm iradesi gösterilmediği için kronikleşen sorunlara en çok dikkat çeken, milyonlarca öğrencimizin eğitime ulaşamadığını ilan eden Eğitim-İş olarak, yüz yüze eğitime büyük önem versek de ülkede her gün 200'e yakın insanımızı canından eden salgın tehlikesi varken, bu adımın gerekli önlemler alınmadan atılmasını toplum sağlığına aykırı bulmaktayız. Eğitim önemli, sağlık ise hayatidir. Yüz yüze eğitime geçilmesi için okullara kadrolu temizlik personeli atanması, tüm okullara gerekli hijyen malzemelerinin periyodik olarak teslim edilmesi, hijyen kurallarına uyulup uyulmadığının sıkça denetlenmesi ve okulların, sınıfların, okul bahçelerinin fiziki durumları gözetilerek metrekareye düşecek insan sayısına dair düzenlemeler yapılması şarttır. Eğitim-İş olarak altını çiziyoruz: Son iki yıldır ağır yara alan eğitim, yeni dönemde mutlaka yüz yüze yürütülmeli ve yeni olağanüstü durumlar baş göstermedikçe öyle sürdürülmelidir. Ancak bunun sağlıklı olabilmesi için atılması şart olan adımlar konusunda uyarılarımıza MEB kulaklarını tıkamıştır.
* MEB’in kaynaklarının verimli kullanılması ve MEB’e acilen ek kaynak aktarılması sağlanmalıdır. * İhtiyaç olan 44 bin dersliğin yapımına derhal başlanmalıdır. * Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir. Pedagojik formasyona uygun olarak sınıf mevcutları oluşturulmalı ve bu ihtiyaca göre yeterli sayıda kadrolu öğretmen ataması acilen yapılmalıdır. * Tüm okullara kadrolu temizlik görevlisi ve sağlık personeli ataması yapılmalıdır.Yıllardır yalnızca öğretmenlerin yararlandığı eğitim-öğretime hazırlık ödeneği, eğitim sisteminin tüm eksiklerine rağmen yoğun emek harcayan ancak ödenek almayan eğitim çalışanlarına mağduriyet yaşatmakta, harcadıkları emeğin göz ardı edilmesine neden olmaktadır. Bu da hem çalışma ortamlarında huzursuzluk yaratmakta, hem de eğitim ve öğretim hizmetlerinde yetersizliklere yol açmaktadır. * Eğitim ve bilim çalışanları arasında ayrılık yaratan bu uygulamanın düzeltilerek, hazırlık ödeneğinin yardımcı hizmetler personelinden memuruna, akademisyeninden idari personeline, kadar eğitim ve öğretim alanında çalışan herkese ödenmesi sağlanmalıdır. * Okulların ihtiyaç duydukları temizlik malzemeleri eksiksiz karşılanmalıdır. * MEB, geçen eğitim döneminde mağdur ettiği öğrencilerden bir ders çıkararak, bir yandan olağanüstü bir durumun meydana gelme ihtimaline karşın uzaktan eğitim hazırlıklarını sürdürmelidir. EBA'yı güçlendirmeli, canlı ders konusunda öğretmenleri güvenilmez programlar kullanmaya mecbur etmemelidir. Örgün eğitim süresince öğrencilere ara ara uzaktan eğitime ilişkin bilgiler verilmeli, bir yandan da MEB'in söz verip yerine getirmediği ihtiyaç sahibi öğrencilere bilgisayar/tablet dağıtılma işi tamamlanmalıdır. * Öğretmenlerin tamamına diz üstü bilgisayar verilmelidir. * Bütün çocukların eğitim-öğretim imkanlarına erişimi konusunda var olan eksiklikler ivedi olarak giderilmelidir. * Öğrenme eksiklerinden kaynaklı ekonomik ve sosyal kayıplar, öğrenme uçurumları telafi edilmelidir. * Öğrencilerin sosyal ve fiziksel gelişimsel sorun yaşamamaları için gerekli tedbirler alınmalıdır. PDR hizmetlerinin verimli bir şekilde tüm öğrencilere ulaştırılması gerekmektedir. * Sınıflar bölünmeli, sınıf başına düşen öğrenci sayısı pandemi hesap edilerek belirlenmelidir. Oturma sıralarının arasındaki mesafe bilim insanlarının uyarıları dikkate alınarak belirlenmeli ve sıralar arasına çizgi çekilerek bu mesafenin aşınmaması sağlanmalıdır. * Sınıf sayısının çoğalmasıyla birlikte ihtiyaç duyulan öğretmen sayısında artış meydana gelecektir. Bu hesaplamaları önceden yapmak, gerçekçi rakamı belirlemek ve öğretmen atamalarını bu ihtiyaç doğrultusunda eğitim başlamadan gerçekleştirmek birçok sorunu çözecektir. * Sınıflara eskisi kadar öğrenci alınamayacağı düşünülürse zaten yaz boyu bitirilmesi gereken ama ihmal edilen yeni derslik inşalarına hız verilmelidir. Daha önce depreme dayanıksız okullar tespit edilerek bu binaların bir bölümü yıkılmış bir bölümünde de güçlendirme çalışmaları tamamlanamamıştır. Çözüm olarak okulların birleştirilmesiyle çocuklar üst üste eğitim almak zorunda kalacaktır. * Vakit kaybetmemek için fiziki koşulları uygun olan okullarda okul bahçelerine ya da geniş spor salonlarına geçici portatif derslikler yapılabilir. Bu konuyla ilgili MEB, yeni derslikler bitene kadar yerel yönetimlerle işbirliği içinde olabilir ve onların nispeten atıl olan binalarını geçici derslikler olarak kullanabilir. Vakıf adı altında faaliyet gösteren her tarikatla koşa koşa protokol imzalayan Bakanlık için bu, en fazla 1 haftada halledilebilecek bir iştir. * Okullarda herkesin maske kullanması zorunlu kılınmalı ve periyodik olarak denetlenmelidir. Yoksul öğrencilerin bir maskeyi koruyucu özelliğini yitirdikten sonra dahi takmak durumunda kaldığı, öğretmenlerimizden geçen dönem gelen bilgiler arasındadır. Bunun önüne geçmek için maske temini bizzat devlet tarafından sağlanmalıdır. * Her okulda Covid-19 semptomu gösterdiğinden şüphelenilen çocukların bekleyebileceği özel bir oda olmalıdır. Ayrıca her okulda bir hemşire odası oluşturulabilmesine ilişkin yakın gelecek için adımlar atılmalı, bu konuyu MEB ile Sağlık Bakanlığı akılcı biçimde masaya yatırmalıdır. * Öğrenciler ve velilerin belli periyodlarla salgın ve hastalığın semptomları konusunda bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Toplum içinde nasıl öksürüp hapşırılacağından, temel hijyen kurallarına kadar gerekli tüm bilgiler öğrencilere kısa sürede aktarılabilmelidir. Semptomları gösteren öğrencilerin okula gelmemesi gerektiği bilincini oluşturmak şarttır. * Teneffüs saatleri okul bünyesindeki belli sınıflar için ayrı ayrı belirlenmelidir. Böylece teneffüs saatlerindeki kalabalık nispeten engellenmiş olacaktır. Her ders sonrası sınıfların havalandırılması sağlanmalıdır. * Üniversitelerde durum daha vahim hale gelmiştir. Örneğin, ön lisans öğrencileri son 2 yılda sadece bir dönem yüz yüze eğitim alarak mezun olmuşlardır. Diş hekimliği, tıp fakültesi gibi alanlarda eğitim gören öğrenciler uygulamalı eğitimden faydalanamamışlardır. Özellikle bu alanlardaki öğrenme eksiklikleri ivedi olarak giderilmelidir. * Acil olarak özellikle yükseköğretim düzeyinde tüm öğrencilere yetecek düzeyde yurt ihtiyacı karşılanmalıdır. * Öğrencilerin KYK borçları silinmelidir. * Yükseköğretim düzeyinde burs ve kredi ücretleri yükseltilmelidir. * Eğitim özveri, disiplin ve istikrar işidir. Hiçbir başarı nasıl tesadüf değilse, MEB'in şimdiye dek sergilediği başarısızlıklar da tesadüf ve sürpriz değildir. Yakın geçmişte yapılan hatalardan ders alınmalı, bir ulusun geleceği olan eğitim daha fazla heba edilmemelidir. * Eğitim-İş olarak söz konusu eksikliklerin yüz yüze eğitim başladığında da yakından takipçisi olacağımızı ve bu konuda kamuoyunu bilgilendirme görevimizi sürekli olarak ifa edeceğimizi ilan ediyoruz.’/BSGMEDYA
|
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |