Hasbelkader yerel ölçekte yazmaya çalışan bizim gibi yazar taifesi (onca yazarın çizerin bol olduğu bir kentte bizi de yazar takımına dahil ederlerse) olarak, doluya da boşa da yazarız.
-
-
- BUGÜNLERE
- BİZ 'NASIL' GELDİK!
-
-
-
- 26 Eylül 2022
-
- Ünlü tarihçi ve edebiyatçı Umberto Eco’nun dediği gibi; ‘21. Yüzyılın insanının en büyük yanılgısı faşizmin tekrar Nazi üniformasıyla geleceğini sanmasıdır.’
-
- **
- Hasbelkader yerel ölçekte yazmaya çalışan bizim gibi yazar taifesi (onca yazarın çizerin bol olduğu bir kentte bizi de yazar takımına dahil ederlerse) olarak, doluya da boşa da yazarız.
- Birileri hala anlayamamışsa da işimiz bu..
- Doluya da yazar, boşa da..
-
-
- YERİ GELİR;
- Belediye Başkanı’nın icraatlarından, partilerimizin incilerine, mahallelerimizin içinde bulunduğu hallerden, zaman zaman da ülkenin gündeminden bize düşen konular üzerine kelamlar etmeye çalışırız.
- Çünkü işimiz; bu..
- **
- Anlayacağınız;
- ‘NESLİ TÜKENMİŞ KELAYNAK KUŞLARI’ misali; dirsek çürüttüğümüz şu mevkute dünyasında; kimseye yaranamazsınız.. (Hoş, kimseye yaranmak gibi bir derdimiz de yok)
-
- ***
- Türk Basını’nın yeri doldurulamaz kalemi, 24 Ocak 1993’de hunhar bir saldırı sonucu kaybettiğimiz ‘Sakıncalı Piyade’ Uğur Mumcu’nun da işaret ettiği gibi; ‘Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanların’ cirit attığı mevkute dünyasında ‘nesli tükenmiş kelaynak kuşları’ misali;
-
- Şu gök kubbenin altında yaşamaya çalıştığımız memlekette olup bitenlere seyirci kalmak..
- Hele de bir şey yapamamak; yüreğimizde çok derin yaralar açıyor..
- BİR O KADAR DA ACITIYOR.
-
- **
- Ve o an tüm fikirlere-düşüncelere, savuna geldiğin değerlere ihanet ediyormuşsun gibi bir duygu kaplıyor içini..
- Kahroluyorsun;
- Bir şey yapamamanın çaresizliği içerisinde, hiçbir şey olmamış gibi; kendini ‘vurdumduymazlığın’ o hoyrat girdabının kollarına bırakmış gibi hissediyorsun..
- ***
- Geldiğimiz noktada; bireyi olduğumuz toplumun da bizlerden bir farkı olmadığının ayırdığına varabildik mi?
- Aslında toplum; sayısal olarak; biraz kalabalık, biraz algıyla kuşatıldığı için çok görünüyor..
-
- HEPSİ O KADAR..
-
- Sahi, son 20 yılda ne çok –yalan-yanlış’ ile kuşatıldık, aldatıldık, kandırıldık, hırpalandık; farkında mısınız?
- **
- Anlayacağınız; aldatılmış-kandırılmış yığınlara dönüştüğümüzü bile anlama yetisini kaybetmiş kuru bir kalabalıktan ne farkımız var?
- Göremiyoruz, anlayamıyoruz, sorgulamıyoruz; bir de üstüne üstlük hiçbir şey olmamış gibi; yanlışı doğru; yalanı gerçek gibi kabullenmiyor muyuz..
- Acı olanı da bu olsa gerek..
-
-
- **
- Sahi, çevremizde olup-bitenleri ne derce doğru okuyabiliyor, ne derece dayatılmak savsatalara karşı bir direnç gösterebiliyoruz.!
- Koskoca bir hiç.!
- Tıpkı; ‘nesli tükenmiş kelaynak kuşları’ gibi; savrulup gidiyoruz, o kadar…
-
- ***
- YETMİYOR…
- Bir de ‘Her koyun kendi bacağından asılır’ kolaycılığıyla; bugüne kadar doğru bildiğimiz, uğruna mücadeleler verdiğimiz; üzerine titrediğimiz nice değerlerimiz bir bir değersizleştirilirken, seyirci kalmıyor muyuz!
- Hem de katmerlisinden..!
-
- **
- ‘Nesli tükenmiş kelaynak kuşları’ gibi, her şeyden vazgeçerek; bize dayatılan savsataları doğru, algıları gerçek, düne kadar savunduğumuz doğruları ‘yanlış’ gibi görmeye başlamışsak...
- Birilerinin ‘Atı alıp Üsküdar’ı geçtiğini’ de anlamamız için, filmi yeniden başa sarmamız gerekiyor..
- FARKINDA MISINIZ!
-
- ***
- Oysa geçen sürede farkına varamadığımız o kadar çok şey var ki; saymaya nereden başlayalım, bilemiyorum..
- Sahi nereden başlayalım!
- Adeta, muhabere alanında taarruza geçercesine içi boşaltılan onca değerlerimizin pas pas edilmesinden mi,
- Sosyal devlet olmanın; adım adım ‘biat et, rahat et’ anlayışının dayatılması sonucu nasıl ‘sadaka toplumu’ haline getirildiğimizden mi başlayalım..
- **
- Hele de kelli felli adamların, hasbelkader kuruldukları koltuklarında pişkin pişkin, olup biten karşısında seslerini çıkar(a)madıklarına tanık olduklarımızdan mı,
- Sahi nereden başlayalım;
-
- ***
- -SANA NE ELİN ÜÇ KEÇİSİ,
- BEŞ OĞLAĞI.!
-
- Daha kendimizi tanıdığımız andan itibaren önce anne ve babamız; 'aman aman sen ol, etliye sütlüye karışma' diye uyarmış, daha sonra okulda ve hayatın tüm alanlarında aynı ‘uyarılar’ ile sık sık karşılaşmışızdır:
-
- -Etliye sütlüye karışmayacaksın.!
- -Sana ne elin üç keçisi, beş oğlağı.!
- -Bak, bilmem kimin oğlu veya kızı, aklının ermediği şeylere karıştı, şimdi başı beladan kurtulmuyor..
- -Sakın sen sen ol, ne ileri git, ne de geri de kal..
HEP ORTADA OL..
- -Gelene ağam, gidene paşam dersen anan ağlamaz.!
-
- ***
-
- Hani biz çok akıllıyız ya, en doğal hakkımızı bile savunmada gösteremediğimiz beceriksizliğimize kılıf bulmakta da üstümüze yoktur.
“Ne yapalım hemşerim, şimdi biz uğraşacağız. Sıkıntı çekeceğiz, birileri de ondan nasiplenecek.. Öyleyse ben niye karışayım ki..” der işin içinden çıkarız..
-
- Elbette bugünlere kolay kolay gelmedik.
- Üzerimizden koskoca bir silindir geçti.
Ve, bize hep ‘duyarsızlık, kayıtsızlık, adamsendecilik, nemelazımcılık’ anlayışı dayatıldı. Gelinen noktada; hepimiz bu tablodan memnun gibiyiz.
- Bir memnun olmayanlar ise aramızdaki ‘nesli tüketmek üzere olan kelaynak kuşlarıdır’
- ***
- Etliye sütlüye karışmadığımız sürece, ne başımız ağrıyor, ne de birisi öte git diyor.!
-
- Öyleyse “demokrasi, özgürlük, emek, hak, hukuk” demeye, ya da karşılaştığımız herhangi bir toplumsal konuda kafa yormaya, mücadele vermeye hiç mi hiç gerek yoktur!
-
-
- Çünkü bizim kitabımızda; hiç böyle şeyler (!) hiç yazmaz/yazamaz!
- Yazdığını sananlar veya düşünenler varsa; bize göre, onlar nesli tükenmiş kelaynak kuşlarıdır.
- Oysa bilmeyiz ki; bugün her şeye rağmen bir nefes alabiliyor, bazı demokratik haklarımızı kerhen de olsa kullanabiliyorsak, o ‘nesli tükenmiş kelaynak kuşları’ sayesindedir.
-
-
- Kim, ne söylerse söylesin veya yazarsa yazsın; eğer bu ülkede gerçek demokrasiyi kurmak istiyor, barış ve kardeşliğin egemen olduğu, insanın insanı sömürmediği, aşağılamadığı, herkesin eşit ve özgür olduğu bir düzenden yana isek, o ‘nesli tükenmiş’ gözüyle baktığımız kelaynak kuşları’nı çoğaltmalıyız.
-
-
- Hatta hepimiz birer ‘kelaynak kuşu’ gibi, sesimizi yükseltmeli, haksızlıklar, adaletsizlikler, yalanlar ve yanlışlar karşısında bir araya gelebilme cesaretini gösterebilmeliyiz.
-
-
- Çünkü bu ülkenin daha çok kelaynak kuşuna ihtiyacı vardır.!
- Gelin onlara el verelim, omuz verelim, güç verelim..
-
-
- BİR ŞİİR
-
- ‘Narın morlaştığı yerdeyiz yine
- Aynı kutsal mavinin yüreğindeyiz
- Sevdanın zor kaçaklığına karşı
- Yeşeren bir dal
- Ve kırılan bir zincir sevincindeyiz
- Sen yine sonsuz düşlerinde suların
-
- Her şafak vakti
- Bin sabahı birden sunuyorsun
- Saçının her telinde bir nehirle
- O şiir dünyasını yeniden kuruyorsun
- Tanrılar rengarenk açmış bu kez
- Apollon bir papatya beyazı sanki
- Zeus taze bir gelincik kızılı
-
- Bütün tapınaklarda aynı özlem
- Bütün sütunlarda aşk yazılı
- Posedion yine masmavi bir öfke
- Suların göğsüne tığlarla kazılı
- Geçmiş yılların sabır çatlatan hüznü
- Şimdi bir günün batışır yüzünde
-
- Suyun ve toprağın sevgisi derdik
- Dinler yaratırdık tanrısız ve mavi
- Yılları ay-ayları gün ederdik
- Pürköpük coşkuyla gelirdik her yıl
- Boynu bükük ve çaresiz dönerdik
- Narın morlaştığı yerdeyiz yine
-
- Aynı kutsal mavinin yüreğindeyiz
- Ne tapınaktayız şu anda
- Ne agorada ne saraydayız
- Her yerde birden kutlanan
- Çığlık çığlığa bir zaferdeyiz
- Yıllar sonra bütün baskılara inat
- Yeşeren bir dal
- Ve kırılan bir zincir sevincindeyiz.’
- Adnan YÜCEL
|