• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER

Eğitim Sen Çorum Şubesi Yürütme Kurulu Başkanı Kenan Sırma, “Çocukların ve gençlerin barış içinde bir ortamda yaşaması için uygun koşulları yaratmak herkes için bir görevdir” dedi.

 

  1. “ÇOCUKLARIMIZIN
  2. GELECEĞİ GÜVENCE
  3. ALTINA ALINMALI”
  4.  

  1. 23 Nisan 2025

Eğitim Sen Çorum Şubesi Yürütme Kurulu Başkanı Kenan Sırma, “Çocukların ve gençlerin barış içinde bir ortamda yaşaması için uygun koşulları yaratmak herkes için bir görevdir” dedi.

Kenan Sırma, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM’nin açılışının 105. Yıldönümü nedeniyle bir açıklama yaptı.

Sırma, “Eğitim Sen olarak, her çocuğun kamusal, laik, bilimsel, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim hakkını savunmaya devam edeceğimizi vurguluyoruz. Çocukları yoksulluğa, sömürüye, açlığa, istismara ve gericiliğe mahkûm eden bu düzeni değiştirmek için mücadele etmeye devam edeceğimizi bildiriyoruz” dedi.

 

Kenan Sırma’nın konuya ilişkin açıklaması şu şekilde:

  1. “TÜM ÇOCUKLAR İÇİN
  2. EŞİT, ADİL VE BARIŞ
  3. İÇİNDE BİR GELECEK
  4. UMUDUYLA”

“Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışının simgesi olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün kararıyla ilan edilen 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, ne yazık ki her geçen yıl çocuklar için bir kutlama değil; karanlık tabloyu görünür kılma gününe dönüşmektedir.

Bugün Türkiye’de milyonlarca çocuk eğitim hakkından eşit ve adil bir şekilde yararlanamıyor. Parasız, bilimsel, laik, anadilinde ve kamusal bir eğitimin tüm çocuklar için ulaşılabilir kılınması bir yana eğitimde eşitsiz ve adaletsiz tablo gitgide derinleşiyor. Kalabalık sınıflarda, sağlıksız, niteliksiz ve güvencesiz koşullarda ve beslenme hakkından yoksun olarak öğrenmeye çalışan milyonlarca çocuk için hükümet hiçbir adım atmıyor.

Çocuk yoksulluğu, ülkemizin en büyük sorunlarından biri haline gelmiştir. OECD verilerine göre Türkiye, üye ülkeler arasında çocuk yoksulluğunda ikinci sırada yer almaktadır. Araştırmalara göre her 100 çocuktan 22’si yoksulluk içinde büyümektedir ve çocuk yoksulluğu, toplam nüfusun yoksulluk oranından daha fazladır.

Kronikleşen ekonomik kriz koşullarında artan yoksulluk sebebiyle öğrenciler okullarda gizli açlık çekmektedir. Bu durum bağışıklığın düşmesi, salgın hastalıklara daha fazla maruz kalma gibi örneklerin artması sonucunda çocukların eğitimden geri kalmasına sebep olurken, toplumsal eşitsizliği de derinleştirmektedir. Tüm çocuklar için bir öğün ücretsiz yemek ve temiz içme suyu temel bir haktır ve bu gibi kolayca atılabilecek adımlar hükümetin ve bakanlığın sorumluluğundadır. Ancak ne yazık ki iktidarın bu en temel ihtiyaçları karşılamak yerine sorumluluktan kaçındığına tanıklık ediyoruz.

Çocuk emeği sömürüsü her geçen gün artmakta; iktidar eliyle düzenlenen projelerle bu sömürü meşrulaştırılmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nca uygulamaya konan MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) ve mesleki ortaokullar aracılığıyla binlerce çocuk, eğitimden koparılarak ağır koşullar altında çalıştırılmakta; ucuz iş gücüne dönüştürülmektedir. Eğitim Reformu Girişimi (ERG) tarafından yapılan araştırmaya göre, sadece 2024 yılında zorunlu eğitim alması gereken 200 bine yakın çocuk eğitimin dışında kaldı. Yine bu yıl içinde lise öğrencisi 168 bin çocuk daha okuldan ayrıldı ve 14-17 yaş grubundaki toplam sayı 452 bine ulaştı.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin araştırmasına göre, son 12 yılda piyasanın vahşi çarklarına terkedilen en az 742 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Bu ölümler, çocuk işçiliğinin nasıl bir sömürüye dönüştüğünün acı göstergesidir. Bu tablo yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve duygusal bir çöküş anlamına da gelmektedir.

Çocukların bedensel, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimlerinin sağlıklı biçimde ilerleyebilmesi için eğitim politikalarının mutlaka bilimsel temellere ve pedagojik ilkelere dayanması gerekmektedir. Eğitim süreci; çocuğun yaş özelliklerini, gelişimsel ihtiyaçlarını ve bireysel farklılıklarını gözeten, demokratik ve kapsayıcı bir yaklaşımla yürütülmelidir. Oysa bugün uygulanan baskıcı, tek tipleştirici eğitim politikaları, pedagojik ilkeleri hiçe saymakta; çocukları ideolojik kalıplara sıkıştırmaktadır. Özellikle Maarif Modeliyle birlikte, eğitimde kullanılan yöntem ve içerikler bilimsel değil, siyasi ve ideolojik saiklerle belirlenmekte; bu durum çocukların eleştirel düşünme becerilerini köreltmekte, yaratıcı potansiyellerini sınırlamaktadır.

Laik ve bilimsel eğitim anlayışı, Anayasa’nın güvencesine rağmen sistemli biçimde ortadan kaldırılmaktadır. ÇEDES projesi ve çeşitli protokollerle okullar dinci yapılarla iş birliği içinde adım adım dönüştürülmekte, bilimsel eğitimin temelleri zayıflatılmaktadır. Öğrencilere yönelik seminer, etkinlik ve sosyal faaliyetler gerici vakıflara ve cemaatlere teslim edilmekte; nitelikli eğitimcilerin değil, tarikat mensuplarının okullarda söz sahibi olduğu bir tablo ortaya çıkmaktadır. Cemaat ve tarikat yurtlarında ve kurslarında çocuklara yönelik çok sayıda istismar vakaları kamuoyuna yansımakta; ancak bu yapılar üzerindeki denetimsizlik ısrarla sürdürülmektedir.

Son dönemde hukukun askıya alınması ve geleceksizliğe karşı ülke genelinde yükselen tepkilerin ortağı olarak gençler ve çocuklar da meydanlarda ve okullarda güvenli bir gelecek ve demokrasi taleplerini dile getirmişlerdir. En temel haklarını icra eden çocuklara karşı kolluk güçlerinin uyguladığı orantısız şiddet önemli mağduriyetler doğurmuştur. Çocukların ve gençlerin barış içinde bir ortamda yaşaması için uygun koşulları yaratmak herkes için bir görevdir.

Diğer yandan özellikle lise öğrencisi çocuklar öğretmenlerin keyfi biçimde kadro dışı bırakılmasına karşı “öğretmenime dokunma” seslerini yükseltmekteler. Bu keyfi tutum çocukların tepkisine rağmen sürdürülmekte; çocukların güvenli bir gelecek ve nitelikli eğitim talepleri duymazdan gelinmektedir.

Eğitim Sen olarak, her çocuğun kamusal, laik, bilimsel, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim hakkını savunmaya devam edeceğimizi vurguluyoruz. Çocukları yoksulluğa, sömürüye, açlığa, istismara ve gericiliğe mahkûm eden bu düzeni değiştirmek için mücadele etmeye devam edeceğimizi bildiriyoruz.

23 Nisan’ı gerçek anlamıyla çocuklara armağan edebilmenin tek yolu, onların bugününü ve yarınını güvence altına almaktan ve onlara barış ve demokrasiyle taçlanmış özgür bir gelecek bırakmaktan geçmektedir. Eşit, adil ve güvenli bir gelecek umuduyla tüm çocukların ve öğrencilerimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz!/BSGMEDYA




Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
BİR KİTAP

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI