Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) Türkiye Temsilciliği ile birlikte düzenlediği yerel gazetecilik seminerleri devam ediyor. 79. Yerel Gazetecilik Semineri, 12 Aralık 2015'de İstanbul'da gerçekleştirildi.
16 Aralık 2015 Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) Konrad Adenauer Stiftung (KAS) Türkiye Temsilciliği ile birlikte düzenlediği yerel gazetecilik seminerleri devam ediyor. 79. Yerel Gazetecilik Semineri, 12 Aralık 2015 Cumartesi günü Taksim’de bulunan Nippon Otel’de gerçekleştirildi. Seminere; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Genel Sekreter Sibel Güneş, Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver, Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Özdemir, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Bursa Temsilcisi Ali Kenan Sertalp, Batman Temsilcisi Arif Arslan, Zonguldak Temsilcisi Atilla Öksüz, Samsun Temsilcisi Cemil Ciğerim, Siirt Temsilcisi Cumhur Kılıççıoğlu, Muş Temsilcisi Emrullah Özbey, Ordu Temsilcisi Erdoğan Erişen, Van Temsilcisi Feyat Erdemir, Bolu Temsilcisi Hüseyin Aykan, Trabzon Temsilcisi Hikmet Aksoy, Afyon Temsilcisi Nadir Güzbey, Balıkesir Temsilcisi Önder Balıkçı, Kırşehir Temsilcisi Sait Yanık, Kahramanmaraş Temsilcisi Sırrı Berk Arslan, Yalova Temsilcisi Süheyla Gözdereliler, Ankara Temsilcisi Taylan Erten, TGC Hukuk Temsilcisi Gökhan Küçük, Milliyet Gazetesi Okur Te msilcisi Belma Akçura, Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen’in de aralarında bulunduğu çok sayıda davetli katıldı. BAŞKAN OLCAYTO: HALKTAN GİZLENEN PEK ÇOK ŞEY VAR Seminer; Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı (TGC) Turgay Olcayto'nun açılış konuşmasıyla başladı. Başkan Olcayto, şunları dile getirdi: “TGC'nin kurucu başkanı Sedat Simavi'yi 62.ölüm yıldönümünde özlemle anıyoruz. Kurucumuz Sedat Simavi gazeteci, dergici, karikatürist niteliklerinin yanı sıra her durumda haksızlıklarla, hukuksuzluklarla mücadele eden bir demokrasi aşığıydı. Bizlere miras bıraktığı 'genç gazetecilere öğüdünü' günümüzde anımsamamak mümkün mü? Şöyle der usta: ‘Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma.’ Gazeteciliğin bugünkü tablosu çok kötü. Halktan gizlenen pek çok şey var. Gazetecilerin ikinci adresi oldu adliyeler ve cezaevleri. Şu anda başta Can Dündar, Erdem Gül olmak üzere 31 gazeteci meslektaşımız cezaevinde. Her gün adliyelerden gazetecilerle ilgili tutuklama kararı çıkıyor. Birgün Gazetesi’nden 3 gazeteciye 11 ay hapis cezası verildi. Neden bu hapis cezası verildi? Attıkları manşetlerden, Cumhurbaşkanı’na hakaretten ceza alıyorlar. Yargıtay’ca bu onaylanırsa arkadaşları içeride ziyaret etmek zorunda kalacağız. Türkiye’de gazetecilik yaptırmak istemiyorlar. Bir kısım arkadaşlar devlet güdümünde yeni oluşumlar kotarmaya çalışıyorlar. TEK TİP GAZETECİ YARATMAK İSTİYORLAR Gazetecilik artık yazılanı değil, yazılmayanı araştırmaya doğru gidiyor. Bazen yanlı dediğimiz gazetelere baktığımızda manşetlerin bile aynı olduğunu görüyorsunuz. Çok sesli toplumdan, tek sesli topluma çevirmek istiyorlar. Tek tip gazeteci yaratmak istiyorlar. Bütün bunlar içinde elimizden geldiğince dik durmaya çalışıyoruz. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Sorunlarınız bizim de sorunlarımız. Elimizden geldiğince her türü sorunlarınızda yanınızda olacağız. İktidar Türkiye’de eski Türk Basın Birliği gibi gazetecilerin örgütlenmesinin odaya dönüşmesini istiyor. Gazeteciler Konfederasyonu da bunu destekliyor. Odaya üye olmayan kişiler gazeteci olamayacak. Tek tip gazeteci yaratmanın bir yöntemi olacak. Ama biz bunlara karşı çıkmayı sürdüreceğiz” Başkan Olcayto’nun konuşmasından sonra düzenlenen oturumda konusunda uzman konuşmacılar söz aldı. ALTAN ÖYMEN: GAZETECİLER, SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR Moderatörlüğünü TGC Başkanı Turgay Olcayto’nun üstlendiği oturumda Radikal Gazetesi Yazarı Altan Öymen “Geçmişi bilmek, geleceği anlamak” başlıklı konuşmasında şunları dile getirdi: “Gazetecilik, sıkıntılı bir meslek. İyi tarafları da var. İyi taraflarını hatırlayarak teselli bulmak lazım. 12 Aralık, benim gazeteciliğe başlamamanın yıl dönümü. Mesleğe 12 Aralık 1950 yılında Ankara’da çıkan Ulus Gazetesi’nde başladım. Hükümet merkezi olduğu Ankara gazeteleri, siyaset açısından önemli sayılıyordu. Demokrat Parti’nin çıkardığı kanunlardan biri Basın Kanunu idi. Basına dava açılabiliyordu. Ama karar kesinleşmeden gazeteciler tutuklanmıyordu. Bir gazeteciyi durup dururken yakalayıp tutuklamak söz konusu değildi. Gazeteciler hapse girdikleri zamanda ayrı bir koğuşa konulurlardı. Oraya da Hilton da denirdi. Usul açısından daha nazik davranılırdı. 1961 Anayasası’ndan sonra basın rahatladı. 1980’e yaklaşıldığında insanları kısa yoldan öldürmeye başladılar. Özellikle 70’lerin ortalarından itibaren gazeteciler öldürüldü. 1 Şubat 1979’ta Abdi İpekçi, öldürüldü. 80 senesinde askeri müdahale olduktan sonra yeniden demokrasiye dönüş yaşandı. 90’larda cinayetler eksik olmadı. Bugüne baktığımızda, ise basının yıpratıldığını, gazetecilerin çok çeşitli yollarla sindirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Biz geçmişte böyle bir dönemi yaşamadık.” SİBEL GÜNEŞ: 2015 YILI BASIN İÇİN ‘ZORLU’ GEÇTİ TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş “Gazetecilikte Dayanışma” başlıklı konuşmasında 2015 yılında basında yaşanan ihlallere mercek tuttu. Güneş, şunları dile getirdi: “Gazetecilerin bavullarını hazırlayıp tutuklanacakları zamanı bildikleri zamanlardan ‘Acaba ne zaman tutuklanırım?’ endişesini her an yaşadığımız bir döneme geçtik. Gazeteciler, baskılara uğruyor, fiziksel saldırılara uğruyor, sansür, oto sansür kol geziyor. Gazeteciler sadece haberleriyle değil twitter gibi sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle de sansüre uğruyorlar. Haberlere yayın yasakları geliyor. Gazetecilere akreditasyon uygulanıyor. Cenaze törenlerinde, spora bile akreditasyon uygulanabiliyor. Mesleğimizi yapamaz durumdayız. TUİK rakamlarına göre 7 bin gazeteci işsiz. Aralarında yabancı gazetecilerin de olduğu 100’e yakın gazeteci gözaltına alındı. Gazeteciliğe bakış, bir memurluğa bakış gibi. Devlet sırrını açıkladığı için gazetecilere dava açılabiliyor. Gazetecilere özellikle “Cumhurbaşkanına hakaret terör propagandası yapmak, gizliliği ihlal ve yargıyı etkilemeye teşebbüs, kin ve düşmanlığa tahrikten davalar açıldı. TGC ve TGS Basın Kartları Yönetmeliği’nin iptali için dava açtı. TGC ve TGS Basın Kartları Komisyonu’ndan çekildi. Artık Basın Kartı Komisyonu’nun kime kart verdiğini, kime kart vermediğini şeffaf olarak görmek mümkün değil. Komisyonda halen yer alan gazetecilik örgütleri de şeffaf bir biçimde isim listesini açıklayamıyor. Bu nasıl bir baskı? Bizler tutuklu meslektaşlarımız için Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) ile birlikte gazeteciler serbest kalana kadar uluslararası dayanışma kampanyası başlattık.” BELMA AKÇURA:GAZETECİNİN İTİBARI ELİNDEN ALINIYOR Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belma Akçura “Gazetecinin kimliği” başlıklı konuşmasında şöyle dedi: “Türkiye’de gazetecilik hiç kolay değil. Gazetecinin itibarı elinden alınıyor. Gazetelerde yayınlanmayan haberler üzerinden belki de bugün gazetecilik yapıyoruz. Gazeteci kimliği demek iyi bir ajanda sahibi olmaktır. Soruları kime nasıl, ne zaman, nasıl ne şekilde soracağınızı bilmenizdir. Vicdanlı olmak, insanlık onurunu koruyan habercilik peşinde koşmak son derece değerlidir. Haberin ortaya çıkabilmesi için bazen basit sorular bile yeterli olabilir. Bugüne kadar siyasi iktidarların gazetecilere yönelik yaptığı en önemli 3 şey; gazetecinin itibarını elinden almak, onu işsiz bırakmak ve onu hapse atmaktır. Gazeteciler demokrasiden, insan haklarından yana taraftır. Gazetecilerden taraf olması bekleniyor. Kim olursa olsun gazetecinin eleştirisi hakaret sayılıyor.” TGC Hukuk Danışmanı Gökhan Küçük ise AB Komisyonu 2015 Türkiye İlerleme Raporu’ndaki şu bilgilere dikkat çekti: “Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla soruşturma açmak için Adalet Bakanlığı’na yapılan başvuru sayısı 2014’te 397 iken 2015 yılının ilk altı ayında 962’ye çıkmıştır. Bakanlık 2015’in ilk altı ayında 486 dosya için dava açılmasına izin vermiştir. Türk Ceza Kanunu (TCK) Md. 299 'a göre ‘Cumhurbaşkanına hakaret eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır’ deniliyor. TCK’nın 125. Maddesi ise hakaretle ilgili suç tipini düzenliyor. Aynı kanunun 125. Maddesi ise Cumhurbaşkanı dışında kalan kişilerle ilgili hakaret suçunu düzenliyor. Bildiğiniz gibi Anayasa’nın 90. maddesine göre usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedirler. İç hukuk normu ile bu sözleşme normlarının çatışması halinde Uluslararası sözleşme hükümleri uygulanacaktır. Anayasa Mahkememiz ise bunun zımni ilga kuralı olduğunu, temel hak ve özgürlüklere ilişkin sözleşme hükümleriyle çatışan kanun hükümlerinin uygulanma kabiliyetini ortadan kaldırdığını ve hukukumuzda uygulanamayacağını beyan etmektedir. Peki bu koşullarda Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu zımnen ilga edilmiş sayılabilir mi ? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çeşitli kararlarında ifade özgürlüğü karşısında Devlet Başkanının ayrıcalıklı statüsünün kabul görmeyeceğini, suç alanında özel bir yasa ile arttırılan korumanın ilkesel olarak AİHS’in ruhuna aykırı olduğunu ifade etmiş, devlet başkanının ayrı bir hukuksal korumaya gerek olmadığını beyan etmiştir.” GAZETECİLERİN GENEL SORUNLARI Toplantı TGC temsilcilerinin söz almasıyla devam etti. TGC Temsilcileri sorunları şu şekilde dile getirdiler: - Yerelde en ufak eleştiri dava konusu oluyor.. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |