• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
BİR KİTAP

ÇORUM, nedense bilinmez; çok şanssız, bir o kadar da bahtsız bir kent’tir.. Yıllardır, ‘Çorum ile Sungurlu arası türküsü’ nü söylüyoruz.. Anlayacağınız, sesimiz oradan öte yani ANKARA’lara bir türlü ulaş(a)mıyor.



ZAMAN SU GİBİ AKIYOR, 
ÇORUM NEREYE BAKIYOR!



ÇORUM, nedense bilinmez; çok şanssız,
bir o kadar da bahtsız bir kent’tir..

801 Notları/ 2016

Yıllardır, ‘Çorum ile Sungurlu arası türküsü’ nü söylüyoruz.. Anlayacağınız, sesimiz oradan öte yani ANKARA’lara bir türlü ulaş(a)mıyor.

Delice’mi, yoksa Elmadağ’ı mı engelliyor, orası bir türlü bilinemiyor.

Muhakkak bir engelleyen var ama, biz yine de umutlarımızı başka bir bahara ertelemeyi yeğliyoruz..

ÇORUMLU, her dönem deyim yerindeyse; bağrına taş basmaya devam ediyor..

Ve görünen o ki, yıllarca daha basmaya devam edecek gibi..

 Ve bir yılı daha uğurlamaya hazırlanıyoruz. Yani son günlerindeyiz 2015 yılının..

Bundan 30 yıl önce yani 16 Haziran 1986 tarihinde sirayet eden ‘virüs’ hâlâ damarlarımızda dolaşıyor.

Bu gidişle bir süre daha dolaşacak gibi.

Hani bizim camianın ustalarının da dediği gibi; ‘bir kere mürekkep yalamışsanız, mümkünü yok, kurtulamazsınız.’

İşte biz de, bir türlü kurtulamıyoruz.

Hoş, şimdi ortada ne mürekkep, ne matrist, ne de kurşun kaldı. Ama bir kere o hastalığa şöyle veya böyle yakalandığımız için bir türlü kurtulamıyoruz. Anlayacağınız elimizi verdik, kolumuzu kaptırdığımızdan kurtulacağa da benzemiyoruz.

Uzmanlarının dediğine göre de; bu hastalığın tedavisi yokmuş.

Hoş, bu hastalığa yakalananların tedavi olmak gibi bir derdi de yok!

Çoğumuz ağlasa, sızlasa da, ‘haa bu camiaya gireni’ diye celallense de, bir kere o virüs bünyesine girdiği için savaşa giden cengaverler gibi haber peşinde ömür tüketeceğizdir.

‘Bu dert iflah olmaz, öldürür’ derler.

Denildiği gibi aramızdan bir çok ismi alıp götürdü, daha götürecekleri geride.

Çünkü bir kere, bu iflah olmaz hastalığın virüsü damar(ımız)a girmiş, çıkacağı da yoktur.

Öyleyse bundan böyle yapacağımız şey; dertlenmeden, hayıflanmadan, ağlamadan ve sızlamadan o virüsle yaşamaya devam etmektir.

Yüreğimiz yettiğince, heyecanımız sürdüğünce içimizdeki bu cevheri öldürmeden; ayağımıza dolananlara, kuyumuzu kazmak isteyenlere inat sürdürmeye çalışmaktan başka seçeneğimiz yok gibi.

***

Hasan Cemal’in de dediği gibi; bugün ‘Kimse kızmasın kendimi yazacağım.’

Yani hasbelkader içersinde bulunduğum basın camiasında geçen –(16 Haziran 1986 / 16 Haziran 2015)- 29 yılın özet bir fotoğrafını çekmeye çalışacağım.

Bu 29 yılda genel hatlarıyla ne oldu, Çorum’u kimler yönetti, Çorum o gün neyi tartışıyordu, bugün neyi tartışıyor?

Sizce, bu süre içersinde Çorum’a kaç vali geldi, kaç belediye başkanı ‘Taş Bina’da oturdu, kaç vekili Ankara’ya bizleri temsil etmesi için gönderdik?

Bu ve buna benzeri bir çok soru sorabiliriz.

***

Üniversite konusu; o günlerde bugünkü gibi çok sesli olmasa da gündemdeydi.

1991 yılı ile birlikte hızla gündemdeki yerini üst sıralara çıkardı.

1992 Temmuz’unda dönemin yerel gazetelerinin her sayısında mutlaka bir üniversite istemi yer alırdı.

Çorum daha hak ettiği üniversitesine kavuşmuş değildi. Oysa o tarihlerde komşu ilimiz Tokat’ta Gaziosman Paşa Üniversitesi’nin flaması dalgalanıyordu.

Ya bizde! (Takvimler 2006-2007’yi gösterirken, Hitit Üniversitesi öğretime başladı.)

 ***

Gelelim havaalanı konusuna.

‘Bir havaalanımız olsun’ diye hop oturup hop kalktık, ne oldu?

Araya reklamlar girdi.

Bari Merzifon Havaalanı sivile açılsın demeye başladık. Ve sivile açıldı. İhtiyacı karşılıyor mu, orası tartışmalı..

Anlayacağınız; 28 yılda Çorum açısından bir şey değişme(miş)di.

Her ne kadar bizim vekiller, yağıp gürleseler de aldığımız yol ortada.

Yani bir arpa boyu!.

***

1986’dan bugüne kadar Belediye Başkanlığı koltuğunda Çorum’u

Necdet Diken,

Dr. Turhan Kılıçcıoğlu,

Osman Alveren,

Arif Ersoy,

Ömer Abuhanoğlu,

Turan Atlamaz

Mızaffer Külcü (2) yönetti / yönetiyor.

***

O tarihten itibaren Çorum Valiliği makamında ise;

Fikret Koçak,

Adnan Darendeliler,

Şevket Ekinci,

Mustafa Yıldırım,

Atıl Üzelgün,

Erhan Tanju,

Hüseyin Poroy,

Mustafa Toprak,

Nurullah Çakır

Sabri Başköy

Ahmet Kara
Necmeddin Kılıç bulundu / bulunuyor.

***

Anlayacağınız; 30 yılda Çorum’a 7 belediye başkanı, 12 vali gelmiş.

Ama birçok sorunlar hâlâ o günkü gibi sıcaklığını koruyor.

Yani çözüm bekliyor.

O tarihte, 1983 Genel Seçimlerinde seçtiğimiz 5 vekilimiz Meclis’te görev yapıyordu.

Daha sonra 1987, 1991, 1995, 1999 ,2002, 2007, 2011 ve 2015 1 Kasım seçimleri ile birlikte toplam 43 vekil TBMM’de Çorum’u temsil etti.

 Kimi iktidar partisi, kimi de muhalefet sıralarında görev yaptı. 3 vekilimiz de (Ateş Amiklioğlu, Bekir Aksoy ve Abdülhaluk Mehmet Çay) çeşitli bakanlık görevlerinde bulundu.

 Görüldüğü gibi; 30 yılda Meclis’e sağdan ve soldan 38 vekili bizleri temsil etmeleri için göndermişiz. Ve bunlardan 3’ü şu anda (dördü iktidar) görevlerini sürdürüyorlar.

 BİR BAKANIMIZ BİLE OLMADI !

Her seçim sonrası kurulan hükümetlerde Çorum’dan bir bakan olması isteği alevlenir, ama her defasında sönen umutlar yerini ‘bu kez olmadı, inşallah başka döneme’ beklentisine bırakır.

13 yıllık AKP Hükümetlerinde de Çorumlunun beklentisi karşılıksız kaldı.

Anlayacağınız yine bir bakanımız olmadı,

(HOŞ, olsa ne değişecek, Hazine’nin muslukları ÇORUM’A MI ÇEVRİLECEK!) bu kez bir Bakan Yardımcılığıyla ağzımıza bir parmak bal çalındı..

Ve eski vekilimiz Agah Kafkas Sağlık Bakan Yardımcısı olarak, bir nebze yüreğimize su serpti.

Ha hatırlatmadan da geçmeyelim: her ne kadar yine bir bakanımız olmasa da, 2 vekilimiz (Salim Uslu/Tufan Köse)TBMM İdare Amirliği gibi bir göreve seçildiler..

 ***

Daha önceki 38 vekilden Cemal Şahin, Yasin Hatipoğlu, Agâh Kafkas iki dönem ve Murat Yıldırım, Cahit Bağcı ise üç dönem görev yaptı/ Salim Uslu ise 4.döneminde..

Anlayacağınız; Çorumlu seçmen; genelde Meclis’e her seçimde farklı isimleri göndermiştir.

 Şu anda siyaset yapan ve milletvekilliğini düşleyenlere de önemle duyurulur.

Çorumlu seçmenin ne yapacağı belli olmaz!

***

Gün oldu yıllarca Yozgatlı’yı temsilci olarak gönderdi!

Ve her gönderdiğinin ardından o gün olduğu gibi bugün de ‘elim kırılsaydı da oy vermeseydim’ demektedir.

Sahi bugün, 30 yılda Meclis’e gönderdiğimiz 38 vekilden hangisinin ismini doğru dürüst bilebiliyoruz.

Neyse, orası ayrı ve ayrı olduğu kadar da derin bir konu; o da bizi aşar.

ÇORUM BİR ZAMANLARIN
KAPLANIY’DI, YA ŞİMDİ?

 Gün geldi, Çorum sanayisi ‘Anadolu Kaplanı’ diye yere göğe sığdırılamadı.

Gün geldi, teşvik alacak iller arasında sayılarak ağzımıza bir parmak bal çalındı.

Bunları duyan birçok işadamımız da kolları sıvadığı için, Çorum’da 1990’lı yıllarda bir tavuk ve besi çiftliği furyası yaşanmadı mı?

***

Öte yandan; Tapu Kadastromuz Yozgat’a, Karayollarımız Samsun’a bağlanmadı mı?

Ama 30 yılda Meclis’e gönderdiğimiz 43 vekil ise her ağzını açtıklarında; Çorum’un sanayisinin gelişmesinden tutun da eğitimden sağlığa, bilumum birçok alanda Türkiye ortalamasının üzerinde olduğumuzu söylemediler mi/ hâlâ da söylüyorlar.

 13 yıldır yani 4 dönem (2002, 2007, 2011 ve 2015 seçimleri) dir, iktidar olan, her dönemde vekili 3-4’den aşağı düşmeyen, üstüne üstlük 3 dönemdir de yerel yönetimlerde ipi göğüsleyen AKP değil mi?

***

KENTSEL DÖNÜŞÜM NE ZAMAN DÖNÜŞECEK?

 Sahi, bu süre içersinde Çorum’da ne değişti?

Sanayisi mi gelişti, AKP’nin çok övündüğü projelerden Kentsel Dönüşüm Projesi mi tam anlamıyla hayata geçti?

Devane Projesi hala tartışmalı. Farabi sakinleri, serzenişlerine bir muhatap bulamıyorlar. TOKİ’nin Çorum’u gözden çıkardığı söylentileri ayyuka çıkmış, Özellikle Muzaffer Külcü’nün ilk göreve geldiği 2009 yılının 21 Haziran’ında Eski Zübeyde Hanım Okulu bahçesi’nde düzenlediği toplantıda yaptığı açıklamayla hayli umutlanmıştık..

 Ve yazık ki verilen sözlerin arkası gelmemiş.,(sadece kaplumbağa hızıyla Bahçe Sokakları kapsayan 1. Etap tamamlanabilmiş. 2. Etap ile Farabi Caddesi ayağı ise Arasta’daki bilinmezlik nedeniyle belirsizliğini korumaktadır.)

 Hatırlıyorum da; 2003-2004 yıllarında dönemin Belediye Başkanı Sayın Turan Atlamaz, sık sık gazetecileri yanına alıp, ‘Arasta’yı gezdirir ve ilk kazmanın vurulmasının eli kulağında olduğu müjdesini verirdi..

Arkası ise gelmezdi..

Olayın üstü küllenir..

Aradan bir zaman geçer..

Başkan, yine aynı edayla basının karşısına geçer..

Kentsel Dönüşüm Projeleri manzumelerine başlar.

Yine arkası gelmez..

Aradan 10 yılı aşkın süre geçti.

Bu süre içersinde ne Merkezi Yönetim, ne de Yerel Yönetim değişti..

Ama nedense Çorumlu, şu KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ’ni bir türlü tanıma imkanı bulamadı.

Haksızlık etmeyelim, Celilkırı Projesi’nin ardından Devane’de 440 konutluk 1. Etap gerçekleştirildi.

Ama bunlar, o günlerde sözü edilenlerin yanında devede kulak kalıyor.

 Bugün Çorum’da diğer etapların ne zaman veya nasıl olacağı hakkında doğru dürüst bilgi de yok gibi. Bir yetkili de çıkıp, kamuoyuna sağlıklı bir bilgi vermiyor.

Basında da bu konuda herhangi bir haber veya araştırmaya rastlamıyoruz. Ha bu arada haksızlık etmeyelim; Hakimiyet Gazetesi’nde Mustafa Demirer, zaman zaman köşesinde sözü edilen bölge sakinlerinin feryatlarına yer veriyor..

Yetkililerden yine tık yok..

Anlayacağınız, Çorum tam anlamıyla şu Kentsel Dönüşüm Projesi’nin nasıl bir proje olduğunu bir türlü göremeyeceğe benziyor.

Bir zamanlar, yani 1980’li yılların sonuna doğru Çorum’un Kırk Dilim diye bir sorunu vardı.

Her kış ayı yaklaşırken, gündeme gelir..

Yetkililer bir biri ardına açıklamalar yapar, ‘ha çözüldü, ha çözülecek’ beklentisi yerini umuda bırakırdı.

Arkası gelmez, Jandarma bültenleriyle gelen açıklamalardan öğrenirdik ki, onlarca insan kazalarda can verirdi..

 Ve gazeteler, adeta bir yılan hikayesine dönüşen Kırkdilim’de meydana gelen kazaları sayfalarına taşırlardı.

Kış aylarının değişmez tablosuydu, Kırkdilim kazaları..

Korkarız, şu KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİ de öyle olmaz..

Elbette bunları yazarken, şeytanın avukatlığına soyunmuş gibi, yapılanları da görmüyor, değiliz.

 Hatırlanacağı gibi Belediye Meclisi, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdiği toplantısında Farabi Caddesi’ni kapsayan alanda yeni bir İmar çalışması yapılması yönünde bir karara imza attı.

 Şimdi gözler, bu kararın ne zaman veya nasıl gerçekleştirileceğine çevrildi.

Umarız, bu kez beklentiler umutsuzlukla sonuçlanmaz..

Kentin kanayan yarasına neşter vuracak, proje hak sahiplerini de mağdur etmeden, amacına uygun şekilde hayata geçirilir. de, hem o bölgelerin sakinleri, hem de yıllardır modern bir kent olma yolunda olan Çorum kazanır..

Tabii, mevzuat hazretlerini aşabilirse(!)..

Ne zaman, söz Çorum’dan açılsa; ‘büyüyoruz, gelişiyoruz’, ‘modern bir kent olma yolunda kararlı adımlar atıyoruz’ diye başlayıp giden demeçleri duyuyor/gazeteler de okuyoruz.

Ama bir türlü söylemden, eyleme geçilemiyor..

Peki o kadar geliştik, o kadar büyüdük de biz niye görmüyoruz!

İşsizlikten kahvehaneleri dolduran onca insan, keyfinden mi oralarda ömür tüketiyor!

 Ya da olan onca hırsızlık vb. olaylara karışanlar hobi olsun diye mi başlarını belaya sokuyorlar!

(Hoş, hobi olarak başını belaya sokanlar da yok değil. )

Örneğin; biz gazeteci milleti biraz öyle değil miyiz?

Çorum halkı gerektiği gibi gazetelerine sahip çıkar, abone olur mu?

Olmaz.

 Bugün yayımlanan gazetelerimizin en babayiğidinin tirajı bin ile 1.900 arasında oynamıyor mu? Oynuyor.

 Bütün bu olumsuzluklara rağmen; günlük ticari hayatı iki ana, birkaç tali cadde üzerinde dönüp dolaşan kentimizde 3 günlük (vasıflı) , birkaç da ara sırada çıkanlarla birlikte onlarca gazetenin çıkması,-bir de 29 yılda yayınına son verenleri sayarsak bu sayı hayli artar- hobi olsun diye başını belaya sokmak değil de nedir!)

 Neyse, bu da çetrefilli bir konudur.

***
Bugüne kadar çözümlenememiş, bugünden sonra da çözümleneceğe benzemiyor. Çünkü bu kentte eline makineyi alan kendini Savaş Ay, klavyenin başına geçen ise Emin Çölaşan, gazete çıkaranlar da kendilerini Aydın Doğan sandığı sürece de çözümlenecek gibi gözükmüyor!

***

Kısaca hasbelkader içersinde bulunduğum ve şu anda yayımlanan gazetelerin birçoğunda da şöyle veya böyle emeği bulunan birisi olarak, geçen 29 yılın bir fotoğrafını ortaya koymaya çalışacaktım.

Ancak, sonunda anladım ki, kentin fotoğrafını ortaya koymak öyle kolay değilmiş.

 Çünkü nereye el atsanız elinize geliyor.

Mutlaka bir yerlerde bir çok yanlış var!.

 Hani, ‘30 yılımızı boşuna mı iç ettik’ diye düşünmekten de edemiyorum.

Bir yanda siyasilerimiz, bir yanda belediyemiz; yetkilimiz, etkilimiz; görevlimiz-görevsizimiz yıllardır uğraşmasına rağmen, kendimi sorunlarımız niye bir türlü çözümlenmiyor diye düşünmekten de alamıyorum.

 Görüldüğü gibi, o gün doğan erkek çocukları 30'una merdiven dayadı , kız çocuklarının birçoğu da telli-duvaklı gelin olup, çocuklarını büyütme gayreti içersindeler.

 Ama Çorum’un sorunları hâlâ yerinde sayıyor.!

 Mutlaka bir yerlerde bir yanlış yaptık diye düşünüyor, başınızı fazla ağrıtmak istemiyorum. Başımıza yeniden terör belasının yanı sıra sınır komşularımız (hoş kalmadı ya..) ateş çemberi iken 30 yılda Çorum’da neyin değişip ya da gelişip gelişmediği de o kadar önemli olmasa gerek.

 Ne diyelim, lafı fazla uzatmayalım; 

Böyle gelmiş, böyle gider (mi), orasını da zaman gösterir derken, umutlarımızı yitirmeyelim diyor, Çorumlunun şu kara bahtını yendiği, Ankara'ya sesini duyurabildiği günlerde buluşmak dileğiyle.. 
(Nihat KARALAR-bsgmedyaajans arşivinden)



482 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI