Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet Öztürk; ‘MEB, Maarif Müfettişlerine soruşturma ve ceza verme talimatı mı verdi?’ diye sordu‘MEB, KENDİNİ TEMEL HUKUK KURALLARININ Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet Öztürk, Milli Eğitim Bakanlığı’nın bugüne kadar özellikle temel hak ve özgürlükler konusunda, en temel sendikal hakların kullanılması ile ilgili olarak çok sayıda hukuk dışı girişimde bulunduğunu, hukukun en temel ilkelerini ayaklar altına alan kararlara imza attığını belirterek, ‘MEB Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’nın bütün okullara gönderdiği ve sendikal eylemlere katılan sendika üyelerinin isimlerinin istendiği, hatta bu şekilde fişlendiği bir ortamda bu iddiaların ortaya çıkmış olması bize göre kesinlikle şaşırtıcı değildir.’dedi. ‘MEB, Maarif Müfettilerine soruşturma ve ceza verme talimatı mı verdi?’ diye soran Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mehmet Öztürk, ‘ MEB’in yasakçı ve hukuk dışı karar ve cezaları mahkemelerden, yüksek yargıdan birer birer dönmesine karşın, bakanlık Eğitim Sen’e yönelik baskıcı ve ayrımcı uygulamalarına ısrarla devam etmekte, Eğitim Sen üyelerini korkutmak ve yıldırmak için olmadık yol ve yöntemler kullanarak açıkça suç teşkil eden tutumlar içine girmektedir.’dedi. Mart ayının başında MEB Müsteşarı ve MEB Rehberlik ve Denetim Başkanı ile birlikte Maarif Müfettişleri Başkanları ile rehberlik, denetim, inceleme ve soruşturma konularında değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Sendikalarına gelen duyumlara göre, müfettişlere Eğitim Sen üyelerine yönelik olarak başlatılan soruşturmalarda mutlaka ceza verilmesi gerektiği ifade edildiğini anlatan Öztürk, konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi: ‘BU İDDİALARIN ORTAYA ÇIKMIŞ OLMASI ‘MEB Rehberlik ve Denetim Başkanlığı’nın bütün okullara gönderdiği ve sendikal eylemlere katılan sendika üyelerinin isimlerinin istendiği, hatta bu şekilde fişlendiği bir ortamda bu iddiaların ortaya çıkmış olması bize göre kesinlikle şaşırtıcı değildir. Devlet kurumları bütün kararlarını alırken ve uygularken hukuk ilkelerine bağlı olmak ve herhangi bir konuda soruşturma yürütürken tarafsız davranmak zorundadır. Ancak Türkiye’de yaşananlar, idarenin kararları ile hukukun nasıl katledildiğini, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasını bile “suç” kapsamına almak ve bunun üzerinden siyasi talimatlarla cezalar verilmesinin sağlanmaya çalışıldığını göstermektedir. ‘BAKANLIK KENDİNİ TEMEL HUKUK Kendisini temel hukuk kurallarının üzerinde gören Milli Eğitim Bakanlığı, kendi hukuk birimlerinin kararlarını bile yok sayarak hareket etmeye çalışmakta, Eğitim Sen’i ve Eğitim Sen üyelerini siyaseten hedef olarak belirleyip, yıldırmaya ve sindirmeye çalışmaktadır. Şöyle ki, MEB Hukuk Müşavirliği 27.02.2012 tarihinde, Muş’ta sendikamızın bir iş bırakma eylemine katılanlara verilen cezalar ile ilgili Muş Valiliğine yazdığı resmi yazıda “sendikal faaliyet kapsamındaki eylemlere ceza verilemeyeceği”ni açık açık, tüm gerekçeleri ile belirtmiştir. MEB’in çeşitli düzeylerdeki yetkililerinin Hukuk Müşavirliği’nin bu önemli tespiti ve yazısından haberdar olmaması mümkün değildir. Kamu görevlilerinin, sendikalarının aldığı kararlar doğrultusunda toplu eylem hakkına sahip oldukları; uluslararası sözleşmelerde, insan hakları sözleşmelerinde, Anayasa’da ve mahkeme kararlarında hiçbir tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanınmıştır. Bu konuda çok sayıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Danıştay ve idari yargı kararı bulunmaktadır. Eğitim ve bilim emekçilerinin iç hukuk ve uluslararası hukukta güvence altına alınan demokratik haklarını kullanması asla suç olarak değerlendirilemez. Danıştay 12. Dairesi’nin 20 Aralık 2004 tarihli kararında “sendikal faaliyet kapsamında bir gün göreve gelmemek fiili”nin mazeret olarak kabulü gerektiğine vurgu yapılarak, “öğretmenlerin bağlı bulunduğu sendikanın aldığı karar uyarınca bir gün göreve gelmemesi eyleminin sendikal faaliyet kapsamında olduğu” açıkça belirtilmektedir. MEB’in hangi konuların “sendikal eylem” kapsamında olduğunu Danıştay 12. Dairesi’nden daha iyi bildiğini hiç kimse iddia edemeyeceğine göre, iş bırakma eylemine katılan eğitim ve bilim emekçilerini açıkça tehdit etmesi, müfettişlere doğrudan talimat verilerek soruşturma açması “sendikal faaliyetleri engelleme” suçu kapsamına girmektedir. Anayasa ve insan hakları sözleşmeleri ile güvence altına alınan sendikal faaliyet hakkı Türk Ceza Kanunu ile de korumaya alınmıştır, TCK 118. maddesinde sendikal faaliyetin engellenmesi yasaklanmıştır. 7–8 Aralık 2000 tarihinde, Fransa’da, Türkiye’nin de katıldığı Nice Zirvesi’nde kararlaştırılan Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nın ‘Toplu pazarlık yapma ve eylem hakkı’ başlıklı 28. maddesine göre; çalışanlar ve işverenler veya bunların ilgili kuruluşları, topluluk mevzuatı ve ulusal yasalar ve uygulamalara göre uygun düzeylerde toplu sözleşmeler müzakere etme ve imzalama ve menfaat ihtilafı olması halinde grev eylemi dahil olmak üzere kendi çıkarlarını korumak için ortak (toplu) eylem yapma hakkına sahiptir. ‘AİHM, SENDİKAL EYLEM VE ETKİNLİKLER NEDENİYLE Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesi kapsamında, sendikal eylem ve etkinlikler nedeniyle verilen cezaları, Sözleşmeye aykırı bulmuştur. KESK’e bağlı sendika üyelerinin başvurularında AİHM; AİHS’nin 11. maddesinin sendikanın yapacağı toplu eylemler yoluyla, sendika üyelerinin mesleki çıkarlarını savunma özgürlüğünü güvence altına aldığını, sendika üyeleri tarafından gerçekleştirilecek olan bu eylemlere taraf devletlerin izin vermesi gerektiğini, 11. maddede grev yapma hakkı açık bir şekilde ifade edilmemişse de bu hakkın tanınmasının, en önemli sendikal haklardan biri olduğunu, genel bir grev yasağının Sözleşmenin 11. maddesinin ihlali anlamı taşıdığını, sendika üyelerinin grev ve eylemlere katıldıkları için disiplin cezası ile cezalandırılmalarının sendikal hakları kullanmaya yönelik caydırıcı bir niteliğe sahip olduğunu, yasaklama ve engellemelerin demokratik bir toplumda gerekli olmadığını tespit etmiştir. (Karaçay – Türkiye, Satılmış ve Diğerleri – Türkiye, Urcan ve Diğerleri – Türkiye, KESK üyesi Enerji Yapı Yol Sen – Türkiye) Sendikamızın daha önce yaptığı pek çok eylem, etkinlik ve iş bırakma, Danıştay ve İdare Mahkemeleri tarafından da yasal ve meşru kabul edilmiştir. Danıştay kararları; sendikaların yetkili kurullarınca alınan üretimden gelen güçlerini kullanma çağırısına uyarak, sendikal faaliyet kapsamında göreve gelmeme fiilinin mazeret olarak kabulünün gerektiği yönündedir. Danıştay bu etkinlikler nedeniyle göreve gelmemenin disiplin cezası ile cezalandırılmasını hukuka uygun bulmamıştır. (Danıştay 1. Daire E.2001/3307, K.2001/4415, Danıştay 12. Dairesi’nin E.2004/4643, K.2005/313, Danıştay 12. Dairesi’nin E.2005/5767, K.2008/225,) DANIŞTAY İŞ BIRAKMALARI SENDİKAL İZİN, MAZERET İZNİ olarak değerlendirmiştir. ‘SENDİKAMIZIN ÜYELERİNE YÖNELİK HER TÜRLÜ YASA KESK tarafından alınan kararlar gereği değişik tarihlerde gerçekleştirilen uyarı grevleri ve iş bırakma kararlarına uyarak işe gitmeyen sendika üyelerine verilen disiplin cezalarının tamamı iptal edilmiştir. En son 28-29 Mart 2012 tarihinde gerçekleştirilen iki günlük iş bırakma eylemine katılanlar hakkında verilen disiplin cezalarının da yargı tarafından iptal edildiğini hatırlatmak yerinde olacaktır. Üyesi olunan sendikanın aldığı karara uyarak yapılan iş bırakma eyleminin temel hak ve özgürlükler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve yasalar, genelgeler, yargı kararları ile güvence altına alındığı açıktır. Bu nedenle sendikasının kararına uyan sendika üyelerine ceza verilemeyeceğini bile bile MEB’in müfettişler üzerinden soruşturma başlatması, bazı illerde müfettişlere “mutlaka ceza verin” talimatı vererek suç işlemesi kabul edilemez. Eğitim Sen olarak hukuka en çok uyması gereken MEB’i bir kez daha uyarıyoruz. MEB, sendikamızın üyelerine yönelik her türlü yasa dışı tutum ve talimatlara derhal son vermeli, ne kadar rahatsız olsalar da hukukun temel ilkelerine, sendikal hak ve özgürlüklere saygılı olmayı öğrenmelidir.’ (bsgmedya) |
428 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |