• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

Basın dünyamızın duayen isimlerinden birini daha kaybettik..Geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz Nail Güreli’nin ardından 3 Kasım Perşembe sabahı da Mete Akyol aramızdan ayrıldı.

ÇORUMLU İŞÇİLERLE '450 KM.
YÜRÜYEN' BİR GAZETECİ

 Akyol, Silivri Cezaevi önünde “Umut Nöbeti” tutarken…



YAZMAZSAM OLMAZ  
Recep SERBES    
 
 
  


 Basın dünyamızın duayen isimlerinden
birini daha kaybettik…


G
eçtiğimiz hafta yitirdiğimiz Nail Güreli’nin ardından
3 Kasım Perşembe sabahı da Mete Akyol aramızdan ayrıldı.
Otomobiline bindiği sırada fenalaşan 81 yaşındaki Akyol, kaldırıldığı hastanede tüm çabalara rağmen kurtarılamad
ı.

Ben, 80’li yılların ortalarında gazetelerden tanıdığım Mete Akyol’u özellikle 90’ların başlarında Sabah Gazetesi’nin hafta sonu eklerinde hazırladığı birbirinden güzel röportajları ve anı yazıları ile çok sevmiştim.


Her hafta büyük bir keyifle ve hayranlıkla takip ettiğim Mete Akyol, birkaç sene sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde hocam olmuştu…

Hayranlık duyduğum bu güzel insan, iki yıl boyunca “Gazetecilik” derslerimize girmiş, bize mesleğin farklı yönlerini öğretmişti. Özellikle çok okumamızı tavsiye eder, gündemi yakından izlememizi ve “genel kültür” olarak kendimizi geliştirmemizi isterdi. O’nun kitaba bağlı kalmadan meslekî deneyimlerini aktardığı dersleri, benim en sevdiğim fakülte saatlerimdi.

Sevgili hocam Akyol’un meslek yaşamı boyunca farklı gazetelerde yayımladığı röportajlardan derlediği “Hem Yaşadım Hem de Yazdım” kitabıyla, O’nun tanık olduğu ancak çeşitli nedenlerden dolayı kamuoyuyla paylaşamadığı bazı olayları yıllar sonra topladığı “Yazamadıklarım” isimli kitabını özellikle İstanbul’un sıkışık trafiğinde yaptığım otobüs yolculukları sırasında büyük bir haz duyarak okurdum.

Meselâ Akyol, ABD Başkan Yardımcısı Johnson’ın 1962’de Ankara’ya yaptığı resmî bir ziyaret sırasında Meclis tuvaletinde mahsur kalmasını ve 1970 Mayısında “Bölgesel Kalkınma İşbirliği” toplantısına katılmak üzere ülkemize gelen İran Şahı Rıza Pehlevi’nin Kuşadası’ndaki bir otelin avlusunda Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’la birlikte tökezleyip üst üste düşmelerini bu kitabında kendine has o zarif üslubuyla anlatıyordu.



METE AKYOL & RECEP SERBES: 
Tarih, 25 Mayıs 1995…
İletişim Fakültesi 3. sınıf öğrencisi olan Recep SERBES, hocası Mete AKYOL ile…



AKYOL, ÇORUMLU 
İŞÇİLERİN YANINDA

Ayrıca Çorum Belediye Başkanı Kemal Demirer’in “yaşlı” oldukları gerekçesiyle işlerine son vermesi üzerine, bunu protesto etmek ve “çalışamayacak kadar yaşlı olmadıklarını kanıtlamak” için Ağustos 1966’da Ankara’dan İstanbul’a yürüyerek giden temizlik işçilerinin “mutlu son” ile biten serüvenini Akyol’un kaleminden okumak, benim hocama olan sevgi ve hayranlığımı bir kat daha artırmıştı.

Çorumlu temizlik işçilerinin sesini duyurabilmek için onlara Ankara’dan İstanbul’a kadar 450 kilometre boyunca yürüyerek eşlik eden Akyol, işçilerin yeniden görevlerine iade edilmelerini sağlayabilmek maksadıyla Belediye Başkanı Kemal Demirer’i nasıl telefonla aradığını ve kendisini Başbakan Demirel’in Özel Kalem Müdürü Muammer Ekonom olarak nasıl tanıttığını yine yıllar sonra “Yazamadıklarım” isimli bu kitabında anlatıyordu.

Bütün bunların dışında, ilk Türk motoru ve otomobilini üretmek amacıyla Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in emriyle 1961 yılında 6 ay gibi bir sürede hayata geçirilen “Devrim” arabalarının heyecanlı ve dramatik öyküsünü de ilk kez Akyol’un 1991 basım tarihli bu kitabından okumuştum.

                                     
 Mete Akyol’un o gün tanıklık ettiği ancak gazetede “yazamadığı” Devrim arabalarının hüzünlü hikâyesini öyle sanıyorum ki tüm Türkiye de ilk kez “Yazamadıklarım” isimli kitaptan öğrenmiş oluyor ve sonrasında bu konuyla ilgili belgeseller ve sinema filmleri hazırlanıyordu.

Mete Akyol’un bende bulunan iki kitabının arka kapak yazılarında Yaşar Kemal O’nu “büyük bir dil ustası” şeklinde nitelendirirken,
Çetin Altan ise “Akyol’un en büyük özelliği; kalemini bir balyoz, bir süngü veya bir borazan gibi değil, sadece kalem gibi kullanmasıdır.” ifadelerini kullanmış…

Başkent Üniversitesi’nce yayımlanan Bütün Dünya Dergisi’nin genel yayın yönetmenliğini yürüten ve aynı dergide yazılarına devam eden Akyol en son, Silivri Cezaevi önünde Can Dündar ve Erdem Gül için tuttuğu “Umut Nöbeti” ile hafızalarımıza kazındı.

Sevgili hocam Mete Akyol’a Allah’tan rahmet diliyor, bize geçen emekleri için teşekkür ediyorum…
Nurlar içinde yatsın…
***
*(RECEP SERBES/ Çorumhaber /5 Kasım 2016)



680 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

BİR KİTAP