Gazeteci/Yazar Nevval Sevindi, muhtemel Referandum'da neden 'HAYIR' denilmesi gerektiğini gerekçeleriyle açıkladıREFERANDUMDA NEDEN HAYIR? DENİLMELİ!HABER-YORUM Nevval SEVİNDİ (Odatv)AKP’nin dayattığı MHP’nin desteklediği Anayasa taslağı ne yasal zemine, ne tarihe ve ne de Türkiye’nin gerçeklerine oturmakta. Bıçak sırtı günlerdeyiz. AKP’nin dayattığı MHP’nin desteklediği Anayasa taslağı ne yasal zemine, ne tarihe ve ne de Türkiye’nin gerçeklerine oturmakta. Hiçbir yere oturmayan, havada sallanan bir kılıç! Herkesin tepesine inebilecek bir gürz! Balyoz… Allem kalem geçirirler… Isırarak, dövüşerek geçer gider veee milletin önüne gelir. Referandumda ne demeliyiz? Neden “Hayır” demeliyiz? Hayır’ın bu siyasal tablodaki anlamı ‘onur ve şeref’tir…
Çünkü bir insanı insan yapan “onur ve şeref”tir. Herkes, onur, şeref ve haysiyet sahibidir. Ceza hukuku, kişiyi, onuruna, şeref ve haysiyetine dokunan fiillere karşı korumaktadır. Medeni Kanun, 24. maddesi hükmünde, kişiyi, onuruna, şeref ve haysiyetine karşı saldırılar karşısında korumaktadır. Kişi, başkalarından, onuruna, şeref ve haysiyetine saygı gösterilmesini isteme temel hakkına sahiptir. “Onurlu hayat doktrini” hepimizi birleştiriyor. Hepimiz insan onur ve şerefine, haysiyetine yakışır hayat isteme hakkına sahibiz. Tersini talep edenler karşısında direnebiliriz. İşkence ne yapar? İnsan onur, şeref ve haysiyetini kırarak yok etmeye çalışır. Tüm medeni alem işkenceye karşıdır. Korkaklar, milleti aptal diye niteleyenler, umuda güvenmeyenler, tarihini bilmeyenler ya da aşağılayanlar “onurlu” olabilir mi? Bu yeni düzen açıkça özgürlüğümüze el koymaya geliyor… Özgürlüğümüze el konursa “onurlu birey, şerefli millet” olmamız mümkün mü? Bunu en iyi Tevfik Fikret dile getirmiştir.19 Ocak 1912’de “Doksan beşe doğru” şiiri, özgürlük türküsüyle iktidarı ele geçirip özgürlüğü boğmaya çalışanların suratına indirilmiş bir tokattır sanki. “Bir uğursuzluk dönemi: çiğnendi yine yeminler; Çiğnendi, yazık, milletin yüce umudu! Kanun diye topraklara sürtüldü alınlar; Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi… Boşuna çığlıklar yine, boşuna inlemeleri!” 105 yıl önce şair en güncel şiiri yazmış bize! Bu utanç bize yeter… 1922’de Yakup Kadri’nin yazdıklarına baktım ardından: “Esasen her kör taassubun sonucu bir cinayet değil midir? Böyle bir taassuba tutulanlar doğrudan doğruya düşman istilasını ve düşman hakimiyetini asri ve münevver bir zümrenin kuracağı idareye bin kere tercih ederler. Bu bizde henüz incelenmemiş bir ruh hastalığıdır.” Yıl 1960, Orhan Kemal’in yazı başlığı; Yazık Bu Millete! “Zaten bu millet ne çekmişse böyle budala palavracılardan çekmiş. Onun için eyyy bu milletin başına geçmeye hazırlananlar! Çok rica ediyoruz, şayet varsa,“büyük adamlık” kuruntularınızı bir kenara bırakın da öyle geçin iktidara. Büyük adamlıklarınız sizde kalsın, bunu bize zorla kabullendirmeye kalkmayın.” Nutuk makineleri’nden çok, elinden iş gelenlere, milletin etini,ekmeğini,havasını,suyunu,mümkün olursa barınağını,tereyağını, sütünü ve şüphesiz şüphesiz şu 48 yılda ağır ağır çıkarabileceğimiz kazığı düşünün (Burada söz ettiği kazık 14 milyar dış borç ve hesaplanmış 2008’de anca bitecek diye yazılmış) Yazıktır bu millete!” Bugün elimizdekilere göz diken, bürokrasi vesayeti diyerek devleti ortadan kaldıran Anayasacık taslağına “HAYIR” demek onurlu hayat için zorunluluktur. Zorbalık ve dayatmaya “HAYIR” Tek adam diretmesine “HAYIR” Kör taassuba “HAYIR” Özgür bir gelecek için “HAYIR” Kısacası; HAYIR da HAYIR vardır.
|