Saadet Partisi Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık, ülkenin en büyük kamu kuruluşlarının Varlık Fonu’na devredilmesine sert tepki gösterdi‘VARLIK FONU DEĞİL, İPOTEK LİSTESİ’
09 Şubat 2017 Saadet Partisi Çorum İl Başkanı Faruk Cıdık, ülkenin en büyük kamu kuruluşlarının Varlık Fonu’na devredileceğini dile getirerek, bunun varlık fonu değil ipotek listesi olduğunu vurguladı. “Hükümet maalesef yeni oluşturduğu her müessese ve kurumda denetimi saf dışı etmeye çalışıyor. Efendim denetim var. Sen kendi kendine bir denetim yapıyorsan ben buna denetim diyemem ki. Bizde kurulu müesseslerimiz var. En önemlisi Sayıştay’dır. Osmanlı döneminden kalmıştır. Bir kurumu Sayıştay denetiminden uzak tutuyorsanız, o zaman ciddi manada orada bir denetim olduğunu söylemek mümkün olmaz” diyen Cıdık, konuşa ilişkin açıklamasında şunları dile getirdi: “Aslında bu kanun geçen yıl çıktı. Biraz da 15 Temmuz’un hengâmesi arasına denk geldiği için ne yazık ki Meclis’te de doğru dürüst bir görüşme sahnelenemedi. Fon deyince aklımıza nakit kaynak gelir. Onun için de varlık fonları bütçesi fazla veren veya çok kıymetli madenleri olup da bunu pazarlayan böylece elinde ne yapacağını bilmediği nakit kaynağı ülkeler bunu oluşturuyor. Elimizde petrol var, gelir sağlıyoruz ne yapacağız. Madenlerimiz var, gelir sağlıyoruz, ne yapacağız. Hep bu esasa dayanmıştır. Dünyada ilk defa böyle bir imkânı olmadan böyle bir fon oluşturuluyor. Bu bir fon değil, maalesef iflas etmiş ülkenin bu güne kadar ki birikimlerini bundan sonra alacakları borçlara karşı teminat olarak göstermek hatta ve hatta ipotek etmek anlamına geliyor. Fon diye bir şey yok.” ‘DENETİM SAF DIŞI EDİLİYOR’ Daha buraya nelerin katılacağı da belli değil. Hükümet maalesef yeni oluşturduğu her müessese ve kurumda denetimi saf dışı etmeye çalışıyor. Efendim denetim var. Sen kendi kendine bir denetim yapıyorsan ben buna denetim diyemem ki. Bizde kurulu müesseslerimiz var. En önemlisi Sayıştay’dır. Osmanlı döneminden kalmıştır. Bir kurumu Sayıştay denetiminden uzak tutuyorsanız, o zaman ciddi manada orada bir denetim olduğunu söylemek mümkün olmaz. Ziraat Bankası, Botaş, Türkiye Petrolleri, Ptt, Borsa İstanbul Aş, Türksat Uydu Haberleşme Kablo Tv, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Ve Çaykur, Hangi müesseslerimizi yarın alacağımız borçlara karşı teminat olarak gösteririz in listesi. Adına fon demişler. Bu borçlar için teminat. İpotek edilecek malların listesinden başka hiçbir şey değil. Hangi müesseslerini buraya devredileceği tamamen Bakanlar Kuruluna bırakılmış. Eskiden Ziraat Bankası’nı özelleştirmek isteseydiniz, Meclis’e götürmeniz gerekirdi. Şimdi buna ihtiyaç yok. Yarın bu fonun kapsamı içine hangi kurumların gireceğini kimse bilebiliyor mu? bilmiyor. Dünyadaki en büyük bor rezervi Türkiye de. Özelleştirilmemesi için kanunlar var. Şimdi ne olacak. Buraya devredildi. Yeri gelecek tek kelime edilmeden bor madenleri başkalarına tahsis edilebilecek, peşkeş çekilebilecek. Kimsenin ruhu da duymayacak. Böyle bir çalışmaya rıza göstermemiz, mümkün değil. Bu fon düzgün kullanılırsa fayda getirebilir, ancak hükümetin ekonomi politikalarını sil baştan yeniden tanzim etmesi şartıyla. Artık parayı toprağa gömmekten vazgeçerlerse… Yeni alacakları borçları o borcu ödeyecek olan yatırımlara tahsis ederlerse o zaman bu faydalı bir fon olabilir. Bu Varlık Fonu’nun ümit ederim ki, düzgün işlemesini hükümet sağlar. Eğer sağlamazsa ülkede kıymet verdiğimiz ne varsa tamamen elimizden çıkar.
‘VARLIK FONU’NDAKİ FIRAT VE DİCLE TEHLİKEDE’ Varlık Fonu ile ilgili ciddi bir endişeyi de kamuoyuyla paylaşmak istiyorum AB’nin Fırat ve Dicle nehirlerinin uluslararası bir konsorsiyuma devredilmesi konusundaki sınırı aşan sular anlaşmasına Türkiye’nin daha önce imza koyduğunu biliyoruz, konu Varlık Fonu ile doğrudan ilintili olabilir. “Yapılan anlaşmalar var. O anlaşmaların içinde Fırat ve Dicle havzası ile ilgili madde var. Anlaşma maddesinde ‘Türkiye Ortadoğu’nun en zengin su kaynaklarına sahip ülkesidir. İsrail’in ve komşularının bu su imkânlarından eşit şekilde yararlanabilmesi için bu havzaların üzerindeki tesislerle uluslararası bir yönetime devri gündeme gelecektir’ deniyor. Ben hep merak ediyordum bunu nasıl yapacaklar. Nasıl olur da Türkiye en önemli iki su kaynağının devrine razı olabilir. Şu fon lafı çıkınca yüreğimize bir sızı indi. Yarın GAP’ı bu fona koyarlarsa kimsenin ruhu duymadan bu ırmaklarımız bizim tarafımızdan değil, İsrail’in menfaatlerini koruyacak uluslararası kuruluşlar tarafından yönetilmeye başlanır. Şimdiden bir ünlem koyuyorum, böyle olur demiyorum. Ama bir anlaşmanın altına imza atıldıysa bu çağrışımı yapmadan geçemeyeceğim. KÜLTÜR BAKANI AVCI’NIN SÖZLERİNE TEPKİ ! Türkiye ile İsrail arasında yeniden tesis edilen ilişkiler üzerine Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın ziyaretinde ‘burada olduğumuz müddetçe saldırı olmayacağını ümit ediyoruz’ minvalindeki açıklaması kabullenilebilir değildir. “İsrail’i resmi seviyede yapılan ilk ziyaret gerçekleşti. Garipsediğimiz bir ziyaret oldu. Kültür Bakanı bu ziyareti omuzladı, oldukça da zor bir iş. Ama bizi en çok üzen Sayın Bakan’ın İsrail’e ulaşması ile birlikte İsrail’in Gazze’yi bombalaması şiddetlendi. Sayın Bakan ise orada olduğu müddetçe Gazze tarafından bir saldırı olmayacağını ümit ettiğini söyledi. Bu biraz garip kaçtı. Gazze’den bir hareket var ise bu İsrail’in yaptığı zulüm ile kıyaslanacak gibi değil. ‘İSRAİL ORTADOĞU’NUN BAŞBELASIDIR’ Ortadoğu’nun en büyük sorununun İsrail dir, “Tekraren ısrarla söylüyoruz ki, İsrail Ortadoğu’nun en büyük baş belasıdır. En büyük problem İsrail’in ne insan haklarına ne hukuka uymayan davranışlarıdır. BM tarafından alınan hiçbir karara işine gelmiyorsa bu güne kadar uymamıştır. Son karardan sonra da çılgına dönmüş saldırılarını artırmıştır. ‘EVET’ DİYEN DE ‘HAYIR’ DİYEN DE BU ÜLKENİN İNSANI Ülkenin en önemli meselesi iç gerginlik olduğunun altını çizmek istiyorum, “En büyük sorun, birbirimizi hasım gibi görme meselesi. Evet diyen şöyle ötekisi böyle, biri vatan haini ötekisi kahraman. Türkiye’de meseleler böyle mütalaa edilemez ki. Bu tarzdaki çıkışlar ortaya konan mevzunun müdafaa edilemediğine işaret eder. Bu da doğru değil. Buna evet diyenler de hayır diyenler de bu memleketin insanı. Kimse düşmanlık yapmak için böyle bir tavır sergileyemez. Doğru bildiğimizi başka bir arkadaşımızda yanlış tabir edebilir. Bu gün de yarın da biz bu memlekette birlikte yaşayacağız. Allah korusun bu memlekete bir saldırı olursa tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi birlikte direneceğiz. Hiçbir şey ak ve kara değildir. Son olarak "Hükümet çevresinde 'hayır' blokuyla ilgili 'PKK, HDP,CHP ' şeklinde bir yakıştırma yapılıyor. Bunlar çok ucuz, fikri olmayan, kendi fikrini savunamayan insanların yaptıkları saldırılardır. Bizim yönümüzden hiç kıymeti yoktur bunların. Ben ciddi bir insanım, bu tarzda meseleye yaklaşılmasını, kendi kapasitesinin neredeyse yok olmasına yorumlarım. Onun için hiç önem vermiyorum böyle yaklaşımlara, doğru değil." (bsgmedya)
|