Eğitim Sen Şube Başkanı Mustafa Gül, 9 Haziran'da yayınlanan Öğretmen Strateji Belgesi ile ilgili görüşlerini açıkladı‘ÖĞRETMEN STRATEJİ BELGESİ ANGARYA ÇALIŞMAYI ARTIRACAK’ 12 Haziran 2017 Eğitim Sen Çorum Şube Başkanı Mustafa Gül, öğretmen strateji belgesinin öğretmenleri performans kıskacına alacağını ve angarya çalışmayı artıracağını söyledi.
Mustafa Gül “Türkiye’deki istihdam politikalarının geleceğini belirleyeceği iddia edilen ve çalışma yaşamının tüm alanlarında esnek, güvencesiz ve angarya çalışmayı esas alan “Ulusal İstihdam Stratejisi”nin bir uzantısı olarak, öğretmen yetiştirme sistemi ve öğretmen istihdamını günümüzün piyasa değerleri olan “performans”,“rekabet”, “verimlilik”, “kariyer” vb gibi kavramlar üzerinden şekillendirmek amacıyla, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından “Öğretmen Strateji Belgesi” hazırlanmış ve 9 Haziran 2017 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanmıştır” dedi. Gül, konuya ilişkin açıklamasında şöyle dedi: 'Tıpkı öğrenciler gibi, bütün öğretmenlerin dört yılda bir sınava tabi tutulması, bu süreçte öğretmenlerin çalışmalarının takip edildiği, hangi somut ve bilimsel kriterlere göre değerlendirme yapılacağı belli olmayan bir “zorunlu performans sistemi” getirileceği belirtilmektedir. MEB,Öğretmen Strateji Belgesi’nde öğretmen atamalarında yazılı sınavın yanı sıra “alternatif değerlendirme yöntemleri”nin de kullanılacağını belirterek, 15 Temmuz sonrasında hayata geçirdiği mülakat sistemini temel alan yaklaşımın süreceğini ilan etmiştir. “Çoklu veri kaynağına dayalı değerlendirme” olarak ifade edilen bu yaklaşımın öğretmen atama sistemi ve istihdamında yeni sorunları beraberinde getirmesi kaçınılmaz olduğu gibi, bu uygulamanın iş güvencesinin altını boşaltması, öğretmenlerin geleceğini tamamen iktidarın ve idarenin insafına bırakması kaçınılmazdır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın çoklu değerlendirme sistemi olarak önerdiği model, eğitim emekçilerini sürekli çeşitli sınav ve testlere tabi tutarak, onları angarya çalışmaya yönlendirmek olarak karşımıza çıkacaktır. Eğitim sistemi tamamen sınav odaklı hale gelmişken, öğretmenlerin de benzer bir sınav yarışından geçirmek istemesi doğru değildir. Sınav odaklı eğitim sistemi üzerinden öğretmenlerin “sınav teknisyeni”, mekanik birer “bilgi aktarıcısı” ya da bakanlığın tartışmalı uygulamalarını hayata geçiren ve attığı her adımda iktidarın ‘hassasiyetlerine’ göre hareket eden birer “robot” olması istenmektedir. PERFORMANSIN DEĞERLENDİRMESİ
ASLA OBJEKTİF OLMAYACAKTIR Öğretmen Strateji Belgesi’nde “Öğretmenlerin gelişim ihtiyacını tespit” amacıyla “periyodik olarak yapılacak bir performans değerlendirme sisteminin hayata geçirileceği” belirtilmektedir. MEB’in öğretmenlerin gelişim ihtiyaçlarının objektif bir şekilde ortaya konulması için “okul müdürü, meslektaş, öğrenci ve velilerin” öğretmenlerin performansını değerlendirmesini “en doğru ve objektif geri bildirim” olarak ifade etmesi, MEB’in konuya ne kadar yabancı olduğunu ve performans değerlendirmenin gerçek işlevini anlamadığını göstermektedir. Performans değerlendirme sonuçlarının “kariyer basamakları”, “görevde yükselmeler” ve “ödüllendirme” konusunda belirleyici olacak olması, hali hazırda iktidara sendikal ve siyasal yakınlığı bulunanlara yönelik “torpil” ve “pozitif ayrımcı” uygulamaların sürdürüleceğinin somut kanıtıdır. Öğretmen yeterliliklerini evrensel standartlar yerine “çoklu değerlendirme” ve “performansa göre” ölçmeyi temel alan MEB, gideren ayrışan ve kutuplaşan okullardaki mevcut sorunları dikkate almadığını bir kez daha göstermiştir. Öğretmen yeterlilikleri yukarıdan ya da masa başında belirlenen standartlara göre değil, aşağıdan, okulun gerçek sorunlarını dikkate alacak ve bu sorunlara kalıcı ve uygulanabilir çözümler üretmek için tabandan geliştirilmesi gerekmektedir. OKULLARDA BAŞARI REKABETLE DEĞİL DAYANIŞMA ORTAMI İLE ARTAR Öğretmenlerin gelişimi onların yaptıkları işi anlamlı bulmalarına, mesleki özerkliğe sahip olmalarına, okulun demokratik olmasına, yakından izlendiği duygusuna kapılmamasına, kendini güvende hissetmesine bağlıdır. Okul, öğretmenlerin kendi kendilerini yönetir oldukları ve meslektaşları arası rekabet değil dayanışmaları ile kendilerini geliştirdikleri ve okulu anlamlı ve değerli buldukları bir mekan olmalıdır. Öğretmen atamalarında önkoşul ölçütlerinin belirlenmesi konusunda lisans ve yüksek lisans derecesi almış olanlar arasından atama yapılacağı belirtirken, lisansüstü eğitim yapan öğretmenlere yönelik teşvik edici uygulamaların hayata geçirileceği ifade edilmektedir. MEB’in öğretmenlerin mesleki gelişimi açısından önem taşıyan yüksek lisans ve doktora eğitimini yapmak istenen eğitim emekçilerine her fırsatta zorluk çıkarması büyük bir çelişkidir. Eğitim emekçilerinin performansları ve akademik başarılarının yanı sıra sınavdan aldıkları puana ve ne kadar objektif olacağı son derece tartışmalı olan performans değerlendirme sistemine göre görevde yükselecek olmaları, yaptıkları işin önemi ve niteliği ile terstir. Performans ve çoklu değerlendirme sistemine göre öğretmenlerin sorumlulukları, statüleri, kariyerleri ve haklarının belirleneceği bir model önermek, yüz binlerce öğretmeni birbirine karşı acımasız bir rekabete sokacak, bu durumdan en büyük zararı eğitim sistemi görecektir.” (BSGMEDYA)
|