Memur-Sen İl Temsilcisi Ahmet Saatcı, Kamu görevlilerinin 2018-2019 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere başlayan 4. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleriyle ilgili açıklama yaptı.MALİ DİSİPLİN VE BÜTÇE İMKANLARI KALKAN OLMAMALI 02 Ağustos 2017 Memur-Sen İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Çorum Şube Başkanı Ahmet Saatcı, Kamu görevlilerinin 2018-2019 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarını belirlemek üzere başlayan 4. Dönem Toplu Sözleşme Görüşmeleriyle ilgili açıklama yaptı.
Bu iki kavramın kamu görevlilerinde ve kamuoyunda oluşturduğu sıcaklığı gidermek için de “enflasyona ezdirmeme” sosunu bu iki kavramın üzerine bocalıyorlar. Özel sektöre teşvik verirken, vergi yükü hafifletilirken, hatta vergi borçları affedilirken bozulmayan mali disiplin biz daha masaya oturmadan her nasılsa bozulma riskiyle karşı karşıya kalıyor. Vergi cezaları uzlaşmayla indirime tabi tutulurken, ihracat yapan firmalara KDV iadesi yapılırken gündeme gelmeyen “bütçe imkanları” biz tekliflerimizi açıklar açıklamaz” masanın ortasına konuluyor. Sermayenin karlılığını artırmak için alacağından vazgeçen, gelirlerinin düşmesini sorun etmeyen irade, kamu görevlilerinin emeğinin karşılığını hesaplarken, hesap makinesinin bir tarafına mali disiplin diğer tarafına da bütçe imkanları tuşunu eklemeyi tercih ediyor. Kamu görevlilerinin emeğinin karşılığının belirleneceği toplu sözleşme; mali disiplini bozmanın değil adil paylaşım noktası oluşturmanın aracıdır. Toplu sözleşme; bütçe imkanlarını zorlamanın değil kamu maliyesinin kaynaklarını hakça paylaşmanın aparatıdır.
Bu çerçevede, Kamu İşvereni’nden ve dolayısıyla hükümetten beklentimiz, mali disiplin ve bütçe imkanları kavramlarını tekliflerimize, kamu görevlilerinin haklı beklentilerine karşı kalkan olarak kullanma alışkanlığını terk etmesidir. Bu iki kavramın toplu sözleşme sürecinde üreteceği sonuç, toplu sözleşme masasının kapsamının kavram olarak emek, özne olarak 20 milyon insan olduğunu görmemektir.
Altına imza atacağımız ya da itiraz ederek Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’na taşıyacağımız hükümler görünürde katsayılar, oranlar, tutarlar gibi görünse de gerçekte insan onuru ile, insanın saygınlığı, alınteri ve emeğiyle daha keskin bir söyleyişle doğrudan insanla ilgili hükümler. Akıtılan ter de ile karşılığında maaş ya da ücret olarak ödenen bedel de, insana aittir.
Bu tespite inanıyorum ki; Kamu İşveren Heyeti’nin Başkanı ve temsilcileri de katılıyordur. Anılan çalışma konularından bir kaçına ilişkin düzenleme yapılıp yürürlüğe konuldu. Fakat, 4/C’li ve kamuda işçi pozisyonunda çalışıp memur görevlerini yürüten personelin istihdama ilişkin statülerinin değiştirilmesine, Havacılık Tazminatına, Fiili Hizmet Zammına, sivil memurların hukuki durumuna, kadro derece sınırlamasına, işçilikte geçen sürelerin hizmetten sayılmasına yönelik olanlar başta olmak üzere 3. Dönem Toplu Sözleşmede atılan imzanın gereğinin yapılmadığı konular hala var. Üstelik bu konularla ilgili yapılan çalışma ve akıtılan ter de var.
Aradan geçen iki yıla yakın zaman diliminde bu konuları karara bağlama ve kazanım olarak yürürlüğe koyma konusunda yetersizlik mi, yetkisizlik mi, isteksizlik mi var tartışması konunun magazin tarafını oluşturuyor. Bu yüzden bu çerçevede bir tartışmayı doğru ve gerekli bulmuyorum. Fakat, emeğin hakkının alınteri kurumadan verilmesi nasıl bizim değerler piramidimizin gereği ise imzanın gereğinin de mürekkebi kurumadan yapılması da aynı kapsamdadır.
Bu vesileyle, 4. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinin başladığı bugünde Kamu İşveren Heyeti’nden özellikle Heyetin iradesine yön veren siyasi temsilci konumundaki Sayın Bakan’dan 3. Dönem Toplu Sözleşme Hükümlerinin tamamının 1 Ocak 2018 tarihine kadar ve ilgili hükümde belirtilen tarihten geçerli olmak üzere yürürlüğe gireceği konusunda bir beyan bekliyoruz. Bu beyan, siyasi bir vaat olarak değil toplu sözleşme metninde siyasi iradeyi temsil eden imzaya sadakat olarak ortaya konmalıdır." (BSGMEDYA) |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |