• https://www.facebook.com/bsgmedya@hotmail.com
  • https://www.twitter.com/bsgmedya@hotmail.com

NÖBETÇİ ECZANELER
ULUSAL GAZETELER
BİR KİTAP

Nihat KARALAR
bsgmedya@hotmail.com
KÜLTÜR-SANAT ÜZERİNE NOTLAR: Toplum ne kadar duyarlı?
02/02/2016
'Kültür-sanat' dernekleri, toplumun geçmiş ile geleceği arasında köprü kurmasını sağlayan en önemli ‘kılcal damarları’ndan birisidir.
Ne toplum onlarsız, ne de onlar toplumsuz yapabilirler.
Her ne kadar, zaman zaman birbirinden koparılmak istense de; birbirlerini tamamlayan, etle-tırnak gibidirler.
***
Acaba, toplum 'kılcal damarları'na yeterince sahip çıkıyor mu / çıkabiliyor mu?
Genel kanı; Çorum'da kültür-sanat ortamının çok sığ ve yetersiz, bu yönde faaliyet gösteren kuruluşların da yeterince duyarlı, toplumun da genel olarak bu tablodan hiç rahatsız olmadığı yönündedir.
Bu kanının nasıl oluştuğu irdelendiğinde; karşımıza devletin (siz bunu, iktidar diye okuyabilirsiniz) kültür ve sanat olaylarına bakışının negatif, duyarsız ve hatta engelleyici bir tavır içersinde olduğu gerçeği çıkıyor.
Devletin yıllardan beri kültür-sanat olayına bakışta, yasakçı bir anlayış sergilediği bilinmektedir..
Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi konuşmayan, olaylara kendisi gibi bakmayanlara adeta kapısını kapattığı, ya da yasaklama yöntemiyle; "potansiyel suçlu" gözüyle yaklaştığına sıkça tanık olmaktayız.
Özellikle; 12 Eylül ile birlikte yaratılmak istenen "tek tip insan modeli" yaşamın tüm alanında kendisini göstermiş ve gelinen noktada da; kültür-sanatta bundan payına düşeni fazlasıyla almıştır.
***
Olaya bu perspektiften baktığımızda; kültür ve sanatsal etkinliklerde bulunan ya da bulunmaya çalışan kurum, kuruluş ve derneklerin de 12 Eylül ile birlikte adeta devlet politikası haline gelen 'depolitizasyon'dan çok etkilendiği görülmektedir.
Ve yıllardır süregelen bu baskıcı zihniyet sonunda, ortaya içi boşaltılmış bir kültür-sanat anlayışı çıkarmıştır.
Ve buna bağlı olarak toplum da; giderek içi boşaltılmış televole kültürü ile oyalanır hale gelmiş / getirilmiştir.
Hal böyle olunca da; ortaya sorgulamayan / irdelemeyen / yargılamayan, geçmiş ve geleceği ile bağlarını koparmış (kopartılmış) bireysel kalabalıklar yığını çıkmıştır.
Yıllardır yaşanan ve bilinçli olarak da bir politika haline ge(tiri)len bu yapı değiştirilmediği sürece, kültür ve sanat alanında özgürce bir şeyler yapmamın mümkün olmayacağı su götürmez bir gerçektir.
Bu olumsuz, sevimsiz girdaptan / gidişattan kurtulmanın yolu ve yöntemi yok mudur?

BU NOKTADA, NELER YAPILABİLİR VEYA YAPILMALIDIR?
Bu alanda faaliyet gösteren derneklerin istenilenler çerçevesinde bir şeyler yapması yani devletin kültür politikasının dayattığı 'yasakçı anlayışı' yıkan, özgür, yaratıcı ürünleri ortaya çıkarması zor gibi görünüyor. Çünkü 12 Eylül'ün dayattığı 82 Anayasası, herşeyden önce derneklerin diğer toplumsal kuruluşlarla başta da siyasi partilerle organik bağ kurmalarını yasaklıyor.
Bu noktada, derneklerin hareket alanları da daraldığı için 'devletin politikası' dışında hareket etmesi de zorlaşmaktadır.
Her şeyden önce, derneklerin köreltilen toplumsal kılcal damarlarının yeniden canlandırılması ge rekiyor.
Bu gerçekleştirilmediği sürece de, kültür ve sanat alanında yapılanlar sığ olmaktan öteye ge çemeyecektir.
Bu bağlamda; Çorum'daki kültür ve sanat etkinliklerine baktığımızda da ülke genelindeki tablodan pek farklı olmadığını görüyoruz.
Herşeyden önce sosyal ve kültürel faaliyette bulunan dernekler arasında bir birliktelik yoktur. Yani aynı amaç doğrultusunda faaliyet gösteren dernekler, adeta parçalı bir görüntü sergilemekte, yani bir araya gelememektedirler.
Hal böyle olunca da; kendi yağları ile kavrulmakta, çoğu da ekonomik açmazdan dolayı zorlanmakta, hatta yasanın öngördüğü düşük meblağlardaki aidatları bile düzenli toplayamadığı için, aslen üyeler arası diyalog ya da dayanışmayı pekiştirmeyi amaçlayan bir lokalleşme süreci ile ticari bir anlayışın içersine sürüklenmek zorunda kalmış / bırakılmışlardır.
Bir çoğu, önemli sayıda üyeye sahip iken, düzenlediği herhangi bir etkinlikte, toplumdan gerekli desteği göremediği gibi, kendi üyelerinin katılımını bile sağlayamaz hale gelmişlerdir.
Bütün bunların nedeni; yıllardır uygulanagelen yanlış kültür-sanat politikalarıdır. Çünkü bu politi- kalar sonucu; dernekler beslendiği toplumdan kopmuş / koparılmış, damarları kesilmiş ve işlevlerini yerine getiremez hale getirilmişlerdir.
Hal böyle olunca da; beslendiği toplum ile bağlarını kopmuş (koparılmış) bir yapının / oluşumun büyüyüp gelişmesi, bulunduğu toplumun kültür-sa nat ortamına olumlu katkıda bulunması mümkün olmayacaktır.
Toplumun en önemli hayat damarlarından birisi olan kültür-sanat dernekleri yeniden canlandıracak, geliştirecek ve tüm toplumu kucaklayan yapılar haline getirecek politikaları hayata geçirmeliyiz.
İlk iş olarak da, bu tür derneklerin önündeki tüm engel ve yasakları kaldırılması için çaba harcamalıyız.
***
Oysa Atatürk; yıllar önce "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuş demektir" diyerek tehlikeye işaret etmiş ve gerekli uyarıyı yapmasına rağmen, 90 yıldır ülkeyi yöneten siyasiler bilerek veya bilmeyerek, toplumun hayat damarlarını kesilmesine seyirci kalmışlar, sanatın gelişmesi için pek çaba harcamamışlar dır.
Öyle gerilere gitmeye gerek yok; mevcut hükümetin kaydadeğer, elle tutulur bir kültür-sanat poli tikası olup-olmadığına bakmanız bile yeterlidir.
....
Görülecek ki; ülkenin sağlıklı bir kültür - sanat politikasına sahip olması; açılış veya etkinliklerdeki birkaç dakikalık hamasi nutuklarla olamıyor / olacağa da benzemiyor. (!)

Velhasıl; toplumun yeniden kılcal damarlarına kavuşabilmesi için daha ciddi politika ve projelerin hayata geçirilmesi gerekiyor.



1010 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

DEĞİŞİME DİRENEN(LER) HEP KAYBEDER! - 13/06/2017
Sizce değişim nedir? Değişim denilince, aklınıza bulunduğunuz durumdan farklı bir konuma yönelmek mi , yoksa başka bir deyimle 360 derece değişmek mi gelir.
TÜRKİYE'DE AYDIN OLMAK ve UĞUR MUMCU - 22/01/2017
Türkiye’de aydın olmak, hele de yazar olmak.. Daha doğrusu düşünüyor olmak çok zor ve tehlikelidir.. Hele de son günlerde nasıl zor olduğu daha net görüldü..
‘NESLİ TÜKENMİŞ KELAYNAK KUŞLARI’ GİBİYİZ! - 08/01/2017
Hasbelkader yerel ölçekte yazmaya çalışan bizim gibi yazar taifesi (onca yazarın çizerin bol olduğu bir kentte bizi de yazar takımına dahil ederlerse) olarak, doluya boşa yazarız.
YİNE FACİA..YİNE ACI VE GÖZYAŞI! - 01/12/2016
Hani bizim camiada yazı karalayanlar arasında bir genel anlayış vardır:
‘SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK’ DEĞİLİZ, HİÇ BİRİMİZ! - 17/11/2016
Sizce, insan kendi kendini aldatabilir mi? Zaman zaman kendi iç dünyamda bir yolculuğa çıkar, adeta kendimi bir savcı titizliğiyle sorgulamaya, yargılamaya çalışır ve kendime hep bu soruyu sorarım.
HAYATIMIZ OLDU TELE-VOLE! - 16/11/2016
Son yıllarda özellikle de özel televizyonların hayatımıza girmesiyle birlikte adeta ‘televole toplumu’ olduğumuz gerçeğini görmezden gelemeyiz.
SAHİ, HAYATIN RENGİ VAR MIDIR? - 15/11/2016
Neyse konuyu iyice dağıtmadan, saadete yani asıl konumuza gelelim. Biliyorum, havaların hayli soğuyacağı ve giderek de çekilmez bir hal alan şu günlerde böyle sıkıcı konular da çekilmez ya!..
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR '12 EYLÜL' ANISI... - 12/09/2016
36 YILDÖNÜMÜNDE BİR 12 EYLÜL ANISI... Bugün 12 Eylül.. Binlerce yurdum insanının zindanlara doldurulduğu, onlarca hatta yüzlerce insanımızın işkencelerle öldürüldüğü, henüz 17 yaşında olan Erdal Eren’in yaşı büyütülerek darağacına çekildiği,...
ORTADOĞU'DA KUYUYA TAŞI KİM ATMIŞTI? - 10/07/2016
Son günlerde sınır komşumuz, (hoş, iktidarın dış politikası sonucu ortada komşumuz diyebileceğimiz bir ülkede kalmadı ya) Suriye ve Irak’taki sıcak gelişmeler nedeniyle hızla büyük bir karamsarlık dehlizine doğru sürüklendik/sürükleniyoruz.
 Devamı

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI